Chapter 9

16.1K 826 214
                                    

Uzun bir süre Brian'ın hareketlenmesini beklemiştim. Nefes alışverişleri kısa süre önce düzene girmiş olsa da başı kulağımın hemen yanında olmasına rağmen herhangi bir sesini duymamıştım. Öylece sarılıyordu.

İşte o an fark etmiştim, Brian'ın içindeki duygusallığı,hassaslığı.. Arkasına saklandığı soğuk tavırları, alayları ve esprileriyle asıl kendini daima geri planda tutmaya çalışıyordu. Ve hakkını vermeliyim bunu oldukça başarılı bir şekilde yapıyordu.

Evime ilk geldiğinde tanıdığım Brian, bundan çok daha farklıydı. Yanlış anlamayın, ilk tanıştığım hiçbir insana etiket koyup ön yargılı yaklaşmazdım. Herkese tanımak için zaman verirdim. Fikirlerine de davranışlarına da her zaman saygılı olur karşımdakini tanımaya çalışırdım. Ancak Brian'ın kalın duvarları buna engel olmuştu çoğu zaman.

Aynı evde kalıp birlikte yaşamamız bir yerde onunla konuşup , tanımayı gerektiriyordu. O ise bunu, ve beni her seferinde geri itmeyi başarabilmişti.

Ve ne yazık ki bu kalın duvarlarının çatlayıp karanlık dünyasına ışık sızdırmasını sağlayan olay, hiç kimsenin yaşamak istemeyeceği türdendi.

Kollarını nihayet sırtımdan uzaklaştırdığında benden ayrılacağını düşündüğüm için vücutlarımızı birbirinden ayıracaktım ancak beni bu kez de omuzlarımdan tuttu. Geri çekilmemi engellemişti.

''Bekle.'' dediğini duydum süredir konuşmadığı için kısık çıkan sesiyle.

Toparlandığını düşündüğüm kısa bir sürenin sonunda beni tamamen bırakarak geri çekildi.

Saçlarının ön tarafta kalan kısmı her zamanki gibi alnını kapatmıştı ancak altından gözlerindeki ifadeyi görebiliyordum.

Eskisi gibi ifadesiz bakamadığı bakışlarını benimkilerle buluşturduğunda ''Bu-'' dedi elini yukarı aşağı hareket ettirmişti. ''-aramızda kalacak.''

''Elbette.'' dedim düşünmeden. Onun çaresizliğini gidip de başkasına anlatacak değildim.

Başka bir şey demeden başını olumlu anlamında salladı ve arkasını dönüp yukarı çıkan merdivenlere doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı.

Arkasını döndüğünde istemsizce nefesimi vermiştim. Teselli etmeyi bilmeyen, duygusal konuşmalardan çekinen biri olmuştum her zaman. On dokuz yaşıma gelmiş olsam da durumları genelde alaya aldığımı söylemiştim. Bu öyle küçük bir çocuğun hiçbir şeyi önemsememesi gibi bir şey değildi tabii ki. Olayın ciddiyetini fark edip de anlamsızca espri yapacak değildim. Sadece bu, aynı Brian'ın davranışları gibi, benim de kendimi kurtarma yöntemimdi.

Yaşadıklarından sonra Brian'ın yakınında olan kişi bendim ve şu zamana kadar ona amcamın ne yaptığını ya da ne hissettiğini tavırlarından dolayı ona soramış olsam da, eğer gerçekten gardını indirecekse onu tesselli edip yanında bulunacak kişi ben olacaktım. Rahatsızlığımın tek sebebi buydu.

Bencil gibi görünebilir belki, ancak annemin vefatından sonra insanların tesellilerinin ne kadar gereksiz olduğunu fark etmiştim. O zamandan beri hiçkimseyi boş yere sık boğaz etmenin bir önemi olmadığını düşünüyordum. Jess her ne kadar birini dinlemenin de bir çeşit teselli olduğunu defalarca vurgulasa da bir sebepten karşıdakinin bana dertlerini anlatacağını düşünmezdim.

Yerimde durmayı bırakıp oturma odasına geçtim. Birkaç saat oyalanır, sonra da bir şeyler atıştırırdım. Okuldan izinli olabilecek olsam da derslerimin ve konu eksikliklerimin daha fazla açılmasına gerek yoktu. Brian içinse gelmek istemezse her zaman müdürden izin alabileceğimi biliyordum.

The Love You Have In YouOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz