40. Bölüm: PEMBE PANJURLU EV!

17K 605 202
                                    

Bölüm Şarkısı: Feridun Düzağaç - Düşler Sokağı (dinlemelisiniz :) )

Multi: Selin :)


''Hayallerin hayatlar olması dileğiyle...''

Çalan alarm sesiyle komodine yakın olduğumdan telefonu elime alıp Onur'a uzattım. Gözlerime bakarak telefonu elimden aldı ve alarmı kapattı.

"Geç kalmayalım, seni zamanında yetiştirebileyim diye kurmuştum alarmı," dedi.
Bende onun bu düşünceli haline gülümsedim ve yanağından öptüm.
"Nelerde düşünürmüş benim sevgilim," dedim. Aramızda şu anda oluşan bu tensel elektrik çok fazlaydı. Hemen yataktan kalktım. Üstümü düzelttim.
"Hadi, kalk da gidelim," dediğimde yorganı belinden aşağısına iyice sardı.

Sahte bir öksürükle boğazını temizledi.
"Sen in salona, ben hemen geleceğim." dediğinde üstelemeden başımı salladım ve odadan çıktım. Aşağı kata indiğimde mutfağa gidip bir bardak su içtim, içim yanmıştı resmen.
Salona geçip montumu giydim ve Onur'u beklemeye başladım. Neredeyse on dakikadır yoktu piyasada ya! Ne yaptığını deli gibi merak etsem de, çıkıp bakacak cesareti kendimde bulamıyordum.

Camdan bahçeyi izliyordum. Kasım aynın ortalarında ağaçlar iyice yapraklarını dökmüştü. Yerdeki yapraklar bahçeye ayrı bir hava katıyordu. Biri belime sarıldığında irkildim. Ama Onur'un kokusunu duyumsadığımda vücudum rahatlamıştı. Yanağımı sıkıca öptü.
"Gidebiliriz güzelim," dedi. Elimi tuttuğunda ona doğru döndüm. Eve ilk geldiğimizdeki gömleği ve pantolonu yerine üzerine siyah bir kazak altına ise lacivert bir pantolon giymişti. Saçları da nemli gibi duruyordu.

"Sen banyo mu yaptın?" dedim şaşkınlıkla.
"Duşa girip çıktım hızlıca, gidelim bir an önce de geç kalma.." dedi ve konuyu hemen kapattı. Üstelemenin benim zararıma olacağını sezdiğimden sustum. Arabaya bindik ve Onur ne çok yavaş ne de çok hızlı bir şekilde sürüyordu arabayı.

Yarım saatten fazladır sessiz bir şekle arabada ilerliyorduk.
Bende camdan dışarıyı izleyip düşünüyordum. Acaba benimde banyo yapmam gerekir mi diye? Neden banyo yaptığına anlam verememiştim ama soramıyordum da!

Onur elimi tutup;
"Ne düşünüyorsun hayatım?" diye sordu.
"Söylersem, kızarsın diye korkuyorum..."
"Sana kızmam mümkün mü sanki..." dedi gülerek.
Saat altıya on kala kampüsün arka tarafındaydım. Araba durduğunda Onur'a döndüm.
"Biz, şey yapmadık ama sen banyo yaptın yine de. Benim de banyo yapmam gerekiyor mu?" diye sorduğumda kahkaha attı.
"Biz ne yapmadık Doğanay?" diye sordu çarpık gülüşüyle. Halbuki neyi kastettiğimi anlamıştı ancak beni utandırmak hoşuna gitmişe benziyordu.

Dirseğimi karın boşluğuna geçirip arabadan indim. Ben duvara doğru yürürken o da peşimden arabadan inmişti.
"Kızma hemen..." dedi ve beni kolumdan yakalayıp kendine çevirdi;
"Kızarınca daha bir güzel oluyorsun, böyle kırmızı kırmızı yanaklar," dedi ve yanağımı okşadı.

"Bu kadar pislik olmasan keşke," dedim ve istemsizce gülümsedim. Bu adam bana böyle güzel bakarken somurtmak imkansızdı zaten. Alnımdaki küçük dikiş izini öpüp, sarıldı bana.

"Benden kaçarken kaza yaptığın o gün çok korktum sana bir şey olacak diye... Ormana girip seni bulana kadar canımdan can gitti ve seni yaralı bulduğumda kahroldum. Sana aşık değildim o zamanlar ama seni tanıdığım ilk günden beri senin akımına çekilmemek imkansızdı benim için." dedi.

"Beni şaşırtıyorsun Onur Sağlam. Bak her zaman isterim sonra bu güzel sözlerden ona göre." dedim gülerek.

"Sen yanımda ol da, istediğin iki güzel kelam olsun Deli Dumrul'um..."

Aşkıma Mafya - İNFİAL (FİNAL)Där berättelser lever. Upptäck nu