34. Bölüm: GİTME!

12.5K 617 145
                                    

Bölüm Şarkısı: Model- Ayrılık (eski bir şarkıya yeni bir yorum, bölümü okurken dinlemelisiniz bence :) )


''Unutma: Sırlar insanları birbirine yakınlaştırmaz tam tersi aralarına

aşılmaz duvarlar örer.''

DOĞANAY

Uyku sersemliğini üzerimden atmaya çalışırken de merakla Onur'u izliyordum. Tahminimce eve saldırı düzenleyen Laz İsmail ile konuşuyordu. Onur'un yüzü bir anda kaskatı kesildi. Yavaşça telefonu kapattı. Hırıltılı nefesler alıp veriyordu.

Aşırı sinirli olması gözümden kaçmamıştı. Sinir, öfke ve kızgınlık Onur'u olduğundan bambaşka bir adama dönüştürüyordu. Gözümü onun üzerinden çektiğim bir an oldu her şey.
"Lanet olsun!" diyerek salonun ortasındaki sehpayı tekmelemeye başladı. Bu onu kesmemiş olmalı ki eline ne geçerse yerlere ve duvarlara doğru fırlatmaya başladı.
"Hayır.. Hayır buna izin veremem!" gibi şeyler söyleyerek etrafı yıkmaya devam etti. Bir sinir krizi geçirdiği aşikardı ve benim buna bir dur demem gerekiyordu. Sindiğim koltuktan hızla kalktım ve arkadan yanına yaklaştım.

"Onur, sakinleş..." diyerek kolunu tutmaya çalıştım. Ardından hemen tutmaya çalıştığım kolunu geriye verip beni itti ve bağırarak;
"Bırak!" diye kükredi. Böyle bir tepki beklemediğimden popo üstü düştüm. Canım yanmıştı.
"Ahh!" diye bir inilti ağzımdan kaçtı.
Gözleri yere düşmüş olan beni bulduğunda, korkudan yerde geriye doğru sürünerek gittim. Sırtım duvarla buluştuğunda dizlerimi karnıma çektim ve kollarımı dizlerime sardım.

Onur'un umurunda değildim, etrafı yıkıp bağırmaya devam ediyordu. Aşırı ses yaptığından kapıdaki iki koruma geldi. İkisi de iki yandan Onur'u sakinleştirmeye çalışıyordu ancak Onur sırayla onlara yumruk attı.
"Bırakın lan!" diye kükredi.

Yumruk yiyen korumalardan biri yerden kalkıp yanıma geldi.
"Doğanay Hanım, Onur Bey'in siniri geçene kadar sizi dışarıya alalım efendim," dedi.
Kafamı olumlu anlamda salladım. Kolumdan destek vererek kaldırdı beni.

Ben daha ne olduğunu idrak edemeden kolumdan destek veren korumayı Onur kendine çevirdi ve kafa attı.
"Defolun lan!" diye bağırdı. Diğer koruma, Onur'un kafa attığı korumanın yanına eğildi ve yerden kaldırdı. Korumanın burnundan oluk oluk kan geliyordu.
Onur da babam gibiydi işte, sinirlenince kimseyi gözü görmüyordu. Etrafa saldırıp, hiç suçu olmayan insanlara zarar veriyordu.

Korumalar dışarı çıktı belki hastaneye bile gitmiş olabilirler. Artık bu adama bir dur demek gerekiyordu.
"Kendine gel artık! Derdin ne bilmiyorum ama yeter! Etrafı yıktın, döktün. İnsanlara zarar vermekten vazgeç!" dedim bağırarak.
"Vazgeçeyim öyle mi?" diye sordu.
"Evet, öyle! "
"Peki ya onların bana verdikleri zararlar ne olacak ha? İçimdeki bir türlü bitmek bilmeyen intikam duygusu, onu çöpe mi atayım?!" dediğinde yutkundum. İntikamı hayat felsefesi yapmış bir adama daha fazla ne diyebilirdim ki?
"Böyle yıkarak, dökerek hiçbir yere varamazsın! Hele de insanları kaçırarak da intikam alamazsın!" dedim.

Gözlerime perçinlediği gözlerinde alay peyda oldu.
"Aldım ama! Sonuç muhteşem, ihale benim! En iyi oyunumu oynayarak seni kaçırdım ve intikamımı alma yolunda başarılı bir adım attım!" dedi.
Ağzımdan kaçan bir "Ne!" nidasına engel olamamıştım. Daha üç gün vardı, erkene alınmış olmalıydı.

İhale Onur'undu artık demek. Beni elinde tutması için hiçbir sebep kalmamıştı. Beni, intikamı için bir ihale uğrunda piyon olarak kullanan bu adamdan hoşlandığıma inanamıyorum. Evet, Onur'dan hoşlanıyordum. Kendime bunu itiraf etmiş olmaktan utanıyorum ve kendimden ondan hoşlandığım için nefret ediyorum!

Aşkıma Mafya - İNFİAL (FİNAL)Where stories live. Discover now