20. Bölüm: BENİM İÇİN ÖNEMİ VAR!

13.7K 634 92
                                    


Keyifli okumalar, sevgilerle <3


''Kitap kokusunu bir kere bile ciğerlerine doldurmayandan korkmalı insan!''

''... eski, tarihi bir kütüphane,'' dedi ve cümlesini bitirdi. Dolabın içinden odaya girdiğimde şok oldum. Odanın üç tarafı tavana kadar kitaplıktı ve kitaplıkta boş olan tek bir göz yoktu. Girdiğim kapının karşısında sadece üçlü bir koltuk, baş uçunda küçük bir sehpa ve sehpanın üzerinde gece lambasından biraz daha büyük bir lamba vardı. Odanın rengi beyazdı ve odada cam yoktu onun yerine tavanda lambanın üzerinde dönen bir havalandırma vardı.

Oda eski kitap kokuyordu. Bu kokuyu içime çektim ve kendi etrafımda dönerek odayı inceledim. Gerçekten harikaydı; şu anda içinde bulunduğum bu atmosfer...

''Nasıl buldun burayı?'' diye soran Onur ile hayal âleminden çıktım ve bu odada yalnız olmadığımı hatırladım. Ona doğru döndüğümde ellerini ceplerine koymuş, kendinden emin bir şekilde bana bakıyordu. Onun bu halini görünce otuz iki diş sırıtarak güldüm. Kafamda değişik fanteziler kurduğum bu oda hayallerimin de ötesinde ve tam bana göre bir odaydı.

''Ne gülüyorsun?'' diye sordu merakla.

''Hiç, sadece böyle bir odayı beklemiyordum. Böyle bir oda çıkacağı aklımın ucundan bile geçmedi,'' dedim, el kol hareketleriyle kitapları gösterirken.

''Hım, hayalindeki oda neydi peki?'' diye hınzırca sorduğunda tepeden tırnağa yandığımı hissettim ve arkamı döndüm. Zeki bir adamdı ve nedense beynimi okuduğunu düşünüyordum.

''Imm, ben yok bir şey. Yani düşünmedim tabi ki de bir şey,'' dedim kıvırırken. Onun erkeksi kahkahasını duyduğumda konuyu değiştirmeye yeltendim.

''Burası gerçekten harika bir oda, babamdan kendime evde böyle kitaplarla dolu bir oda yapmak için izin istediğimde düşünmeden reddetti. Hem de defalarca...'' dedim ve ona döndüm.

''Neden ki?'' diye sordu, gömleğinin kollarını dirseklerine kadar kıvırırken.

Omuz silkerek;

''Öyle işte, kitap okumaktan daha önemli yapmam gereken şeyler varmış bu hayatta,'' dedim.

''Ne gibi?'' diye sordu kaşları çatılırken.

''Kendimi savunmak gibi, adam öldürmek gibi ya da bir kuluçka makinesi olarak Çakal'a çocuklar doğurmak gibi... Daha uzar bu liste sayayım mı?'' dedim iç çekerek.

Kaşları daha da derinden çatılıp, tek kaş halini alınca sert sesiyle konuştu;

''Gerek yok!''

Konuyu uzatmamak için etrafa bakarken kitaplıkların birinin önünde küçük bir ayak taburesi gördüm. Tabureye çıkıp kitapları daha yakından incelemeye başladım, sanırım bu odaya Onur'dan başka kimse girmediğine göre en son bu kitaplara bakmıştı. Dikkatimi çeken, 'Die Verwandlung' yazan kitabı elime aldım. Eski bir kitaptı, hatta sanırım buradaki en eski kitap buydu. Kitabın arkasını çevirdiğimde almanca olduğunu anladım, içeriğini okuduğumda ise kafamda şimşekler çaktı.

''İnanamıyorum sana, bu.. bu Franz KAFKA'nın Dönüşüm kitabının ilk baskısı!'' derken Onur'a döndüm, yüzünde bilmiş bir ifade vardı. Bir an taburenin üzerinde olduğumu unutup hareket etmeye çalışınca sendeledim. Onur hemen belimden kavrayıp beni yere indirdi.

''Dikkatli olsan biraz keşke!'' diye kızdığına bile kızamadım.

Göz göze geldiğimizde elimde sıkı sıkıya tuttuğum kitabı gözüne sokarcasına gösterdim.

Aşkıma Mafya - İNFİAL (FİNAL)Where stories live. Discover now