Bölüm 10: Nico

628 26 1
                                    

Pekala, Nico'nun artık sır saklamaktan vazgeçmesi gerekiyordu. Bunu sadece Reyna biliyordu ve o da söylemiş miydi? Ama Nico sinirli değildi, bunun bilinmesi gerektiğini biliyordu ve Reyna da bunu çok iyi biliyordu. Sonuçta çoğu da onu iyi tanıyordu. Ama ne deseydi ki? Üvey abisinin onun rüyalarını istila edip onunla konuştuğunu mu? Ona geçmişinden şeyler gösterdiğini mi? Yoksa onun planını ve sonuçlarının neler olabileceğini bildiğini mi?

Nico soğuk terler döktü. Kalipso'dan nefret etti. Sonra da böyle birinden nefret edemeyeceğini anladı. İç çekti ve konuşmaya başladı.

"Pekala.. Sanırım sır saklamak bir yere kadar oluyor. Bakın ben.. İlginç rüyalar görüyorum. Görevimizle ilgili rüyalar." diyebildi sadece.

"Peki ne gibi şeyler?" Dedi Hazel. "Yoksa sen de 'onu' mu gördün?"

Nico hiç bu kadar kardeş olduklarını hissetmemişti. Gerçekten şuan Hazel'ı kucaklayabilirdi.

"Vincent, yani üvey abimiz, bizimle konuşuyor." Dedi Nico. "Bizimle rüyalarımızda buluşuyor. Bize geçmişini anlatıyor, planını açıklıyor. Neden bilmiyorum, belki de ona katılırız zannediyordur. Çok acı çekmiş." Aslında Nico içten içe ona üzülüyor, ve destekliyordu. Tanrılar ona inanılmaz acılar çektirmişti. Belki de haklıydı. Belki de Nico baştan beri yanlış taraftaydı. Bunları uzun süre düşünmüştü. Her seferde de onun aklıyla oynadığını düşünmüştü. Rüyalarına hükmedebiliyorsa belki düşüncelerine de hükmedebilirdi. Nico bunun doğru olduğunu umuyordu..

"Peki, plandan bahsediyordun Nico, neydi o?" Diye Percy onu düşüncelerinden sıyırdı.

"Kendisinin Yeraltı dünyasıyla güçlü bir bağı var. Oradan birçok ruhu çağırabiliyor. Hatta bir tanrıyı. bile çağırabilmişti. Ve şimdi de sınırlarını zorluyor. Tartarus'a gittiğini gördüm. Elini kolunu sallaya sallaya geziyordu. Cronos ile konuşuyordu. Ve tabii ki yanında Hyperion da vardı. Ama asıl formlarına doğru gelişiyorlardı. Daha doğrusu geliştiriliyorlardı. Nasıl bilmiyorum, ancak Vincent titanları gerçek gücüne kavuşturup geri çağıracak ki şu anda bile en küçük titan 15 metre boyda."

Herkes dehşet içindeydi. Haksız da sayılmazlardı. Sonuçta hiçbiri titanlarla kanka gibi birbirinin sırtını sıvazlayıp beraberce birşeyler içmiyorlardı. Onlar sadece Olympos ve ardında bıraktığı herşeyi yıkmak istiyordu. Bu da onları Vincent için ideal müttefik yapıyordu. Ne olursa olsun durdurulmalıydı, hem de olabildiğince hızlı.

"Bakın, benim bir planım var." Dedi Nico. "Ancak pek iç açıcı değil." Etrafına bakındı. Durum bundan kötü olamazdı zaten. İşe yarayabilecek herşeye razıydılar.

"Bakın ben.. Ben Tartarus'a gidiyorum! Orada neler olup bittiğini anlamam gerek. Belki planlarındaki ayrıntıları öğrenebilirim." Bakın, bunun delice olduğunun farkındaydı, belki de delilik ötesindeydi. Tartarus'tan kurtulmuştu daha önce ama bu onu delirtmek üzereydi. Şimdi ise herşey için delilik riskini göze alıyordu.

"Seni yalnız gönderemem." Dedi Percy. "Orasının nasıl bir cehennem olduğunu iyi biliyorum ve asla yalnız başıma çıkamazdım. Oraya gitmen bile delilik ötesi ama bir yandan da mantıklı. Oraya gitmeye bir gönüllü olmaz herhalde ama-"

"Ben yaparım!" dedi Thalia. "Avcılarımla beraber Nico'ya yardım ederiz. Hem bizim için de inanılmaz bir av fırsatı olur. Ben varım!"

Herkes şok içinde olmalıydı ama Thalia'nın cesareti eline su döktürmezdi. Percy tamam der gibi başını salladı. "Bundan nefret ediyorum. Ama haklısınız, başka yolu yok. Siz oradayken Hazel bize yol gösterebilir ve iletişimi sağlayabilir. Belki bir duygu bağınız vardır ya da Vincent gibi birbirinizle konuşuyorsunuzdur, ne bileyim."

Güneşin YükselişiWhere stories live. Discover now