Bölüm 13: Annabeth

485 19 1
                                    


Ve, işte oradaydılar. O lanet dağda, Cronos'un düşmüş tahtında. Evet diye düşündü Annabeth. Bu harika bir gezi olacak.

Dağın zirvesine varana dek kimseden çıt bile çıkmıyordu. Herkes elinde silahlarını hazırlamış, soğuk terler dökerek ilerliyordu.

Zirveye vardıklarındaysa.. Evet, işte bu alışılmadıktı. Parıl parıl parıldayan tanrı Helios, göğü sırtlamıştı. Herkes onun yanına koştu..

"Lord Helios, iyi misiniz?" Dedi Piper.

"Eh işte, idare ederim." Dedi Helios. "Bakın, Atlas yeraltına indi. Yakında benim için döner. Büyük bir planın parçasıyım, güneşin gücünü burayı kül etmekte kullanmak istiyorlar. Ben yeni döndüğümde Vincent denen melez beni yakaladı, utanç verici tabii, sonra da Atlas'ı serbest bırakmak için onun yükünü sırtlattırdı. Atlas dönecektir. Beni alıp yeraltına götürecek, beni orada, Tartarus'ta kurban edecekler ve Apollo bunu engelleyemeyecek. Güneş sizi yakacak. Hepimizi yakacak.."

"Lord Helios, sizi burdan çıkarmalıyız, o gelmeden önce-" ve derken Annabeth şom ağızına küfretti.

"Hmm... Jackson, ne hoş bir sürpriz! Seni ezmeyi dört gözle bekliyordum."

Herkes yavaşça arkasını döndü. Tamam, bu kesinlikle Atlas'tı. Ama çok ve çok daha büyük. Yani şu boyla ancak onun ayak parmağıyla güreşirlerdi. Titan gücünü ve boyunu geri kazanıyordu.

"Seni bir kez mağlup ettik Atlas," dedi Percy. "Tekrarı için hazırsındır umarım."

"Hah! Küstahlığın yanına kalmayacak." Atlas bir yumruk indirdi. Herkes etrafa dağıldı ve saldırmaya başladılar. Frank deli gibi ok yağdırıyordu. Patlayan, elektrikli, hatta Yunan ateşi saçan bile vardı aralarında. Ama bu Atlas'ı sadece rahatsız ediyordu.

Jason bir şimşek çağırdı ve doğrudan titana fırlattı. Atlas sendeledi ama toparlanması pek sürmedi. Hazel ise onu altın yağmuruna tuttu. Doğrudan gırtlağının içine yöneltti. Onu boğar belki diye. Ama Atlas bunları yutup midesine indiriverdi.

Önceki karşılaşmalarında, yanlarında Artemis vardı. Ama bu kez onları koruyan bir tanrı yoktu, onların koruması gereken bir tanrı vardı. Onca uğraşa rağmen Atlas devrilmedi. Sonra da Frank'i ittirdi. Ne yazık ki Annabeth onun amacını geç anlamıştı.

Atlas hızlıca Helios'u oradan kaptı ve gök Frank'in üzerine çullandı. Frank berbat görünüyordu ama idare etti. Dizlerinden kuvvet alarak göğü sırtladı. Romalı askerler de ona yardım etmeye çalıştı. Atlası oraya geri koymalıydılar yoksa Frank dümdüz olurdu. Atlas ise kahkaha atıyordu.

"Ben eski dostumu yeni evine uğurlayayım." dedi ve bir portal açıldı. İçinden zincirler çıkıp Helios'u kaptılar, sonra da geçit kapandı.

"Şimdi ne var?" Dedi Atlas. "Arkadaşınız ne kadar dayanabilir ki? Uranüs tepemize çökünce gerçekleri daha iyi anlarsınız. O zaman anlarsınız ki titanlar hük-" ve güm. Atlas suratını dağa çarptı. Arkasından ise çok hızlı bir şey koşuşturuyor, zincirler savuruyordu. Bu..Vincent?

Tamam, Jupiter kampının yok edicisi şuan onları kurtarıyordu. Aman ne hoş.

Vincent yanlarına indi. Ve Frank'in yanına koştu. Yerden eller yükselmeye başladı ve gökyüzünü kaptılar.

"Alttan çekil, Zhang." Dedi Vincent. Frank ve romalılar da hiç zaman kaybetmedi. Oradan yuvarlanıp çıktılar. Onlar bunu yapar yapmaz herkes silahlarını ona doğrulttu. Eh, haksız değillerdi, zaten Annabeth de onun kafasını uçurmak üzereydi.

"Sen! Burada ne işin var!? Melez kampını ziyaret etmeyecek miydin?"

Vincent cevap bile vermedi. Annabeth daha da baskı yaptı. "Onca dostu katlettikten sonra ne yüzle buraya gelirsin? Seni adi-"

"O bir rüyadan ibaretti." dedi Vincent. Annabeth afalladı. "Buna sonsuz kabus diyorum. Kampçıların hepsi şuan mışıl mışıl uyuyor. Ve kabus görüyorlar. Ama iyiler."

"Ama bana gösterdiklerin.."

"Onlar da hayalin kendisinden ibaret. Nico'ya da aynısını yaptım ve kendisi akıl sağlığını kaybedebilir."

Percy bekleme yapmadan onu yara devirdi. "Sana neden inanalım? Ve neden buradasın? Amacın Olimpos'u indirmek değil miydi?"

Vincent çok sakindi ve Annabeth buna sinir oluyordu. "Yardıma geldim. Hataları telafi amaçlı."

Percy kahkaha attı. "Sen? Yardım?"

"Söylesene Perseus, delilik ruhları nedir bilir misin?" Jason bir anda dehşete düştü. Annesi onu delilik ruhu olarak ziyaret etmişti ve bunun nasıl bir şey olduğunu iyi biliyordu.

"Ben, Perseus" diye devam etti. "Onlardan yüzlercesini barındırıyorum. Bunu kasti olarak yapmıyorum tabii ama beni ele geçirmekte başarılılar. Şuanda bile bunu deniyorlar ama biraz nektar işimi görüyor. Size devamını Atlas'la işimiz bittiğinde anlatacağım."

Bir anda Atlas ayaklandı ve böğürdü. "Seni ezeceğim, seni de, onu da, şunu da. Ama özellikle de seni hain!"

Vincent'ın pençeleri ellerinde belirdi. "Sohbete işimiz bitince devam ederiz." Dedi ve öne atıldı.  


Güneşin YükselişiМесто, где живут истории. Откройте их для себя