Bölüm 19: Hazel

491 20 1
                                    


Hazel dağın zirvesine Frank'in sırtında gidiyordu. Onunla olmak normalde onu mutlu ederdi ama o an hiç havasında değildi. Sürekli abisinin ona verdiği kolyeye bakıyor, elinde çevirip duruyor ve babasının dediklerini düşünüyordu. "Umudun alevleri..." değmişti babası. "Ne bir tanrı ne de bir ölümlü ona dokunabilir. Kontrol edilemez." Acaba neden Vincent ona bunu vermişti. Ateşin belki de sadece binde biri bile değildi ama babasını yaralamaya yetmişti. Üstelik o yanık da iyileşmemişti.

Hazel ani bir sarsıntıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Üstlerine kayalar, ateş topları, lav kütleleri ve daha birçok şey yağıyordu. Frank çevik bir hareketle saldırılardan sıyrıldı ve "Çocuklar, acele edin! Bunların hiç sabrı yok!" dedi.

Frank'in etrafında koruyucu bir alan oluşturmalıydım ama sis bunu yapamazdı. Sonra kolyemi cebimden çıkardım ve ona odaklandım. Taşın rengi alev alev yanarmışçasına parlamaya başladı ve rengi maviye döndü. "Ona güven..." dedi bir ses zihnimde. "Onu seni koruması için verdim, benden bile." Abime teşekkür edeceğim aklıma gelmezdi ama içimden "Teşekkürler"dedim. Sonra da kolyeyi havaya kaldırdım. Bir anda Frank'in etrafında masmavi, ateşten bir küre oluştu. Ona çarpan herşey ya sekiyor ya da yanıveriyordu. "Herkes içeri girsin!" diye bağırdım. Nasılsa ateş onları yakmadı ama bizi korumaya da devam etti. Herkes tamdı.

"Yeni numaraların var gibi, ne dersin Hazel?" dedi Leo.

"Bu benim numaram değil." dedim. "Bu abimin."

"Vincent olabildiğince yardım ediyor, ama yine de onunla yüzleşeceğiz. Tartarus'tan kurtulduysa da etkisine girmiştir." dedi Thalia. Ve haklıydı da. Delilik ruhlarıyla birlikte Tartarus'a karşı zihnini savunamazdı. Onunla savaşmaları gerekecekti, belki de öldürmeleri...

"Sakın tereddüt etme!" dedi zihnindeki abisinin sesi. "Gerekirse öldür beni, çünkü haklısınız. Karşı taraftayım, ve durdurulmam gerekiyor. Bunun için de her yola başvurun."

"Ama...ama seni öldüremem. Birçok yakınımı geride bıraktım, daha fazlasını da kaldıramam."

"Güçlü olmalısın genç kardeşim, zamanı geldiğinde en önemli kararı sen vereceksin." Dedi.

"A-anlamıyorum. Ne demek istiyorsun? Abi? Abi..?" Hayır. Ses gitmişti. Artık zihinsel bağlantıları da kopmuştu. Yani Hazel bu kolye ve içindeki devasa güçle yalnızdı. Onu kontrol edebilecek tek kişi kendisiydi ve bunu o da biliyordu. Dostları ona yardım edemezdi, sadece Vincent yapabilirdi ki o da gitmişti. Hazel kendini toparlayıp görevine odaklandı. İlerlemeye devam ettiler ama yavaşlardı ve Hazel bu kalkanı ne kadar daha tutabilirdi bilmiyordu. Sonra aklına çılgınca bir fikir geldi. "Herkes sıkı tutunsun!" Dedi. "Bu hızlı ama sarsıcı olacak." Sonra tekrar gözlerini yumup kolyesine odaklandı. Bu sefer taş sarılaştı ama mavi Alevler hala oradaydı. Mavi ger zaman oradaydı. O, umudu simgeliyordu, ve umut her zaman vardır. Hazel tek bir şeye odaklandı: Hız. Bir anda Hazel hızlarının Arion'u kıskandırtacak kadar hızlandığını fark etti ve ta-da! Artık zirvede, bir ordunun içindeydiler.

Durum şuydu, 15 melez, 10 tonluk bronz bir ejderha karşısında en ufağı 15, en büyüğü 40 metre olan 4 titan, 200 kadar canavarla birlikte onları karşıladı. En önde de Vincent vardı. Farklı görünüyordu. Teni çok solgundu ve kolları kesiklerle kaplıydı. Kıyafetinin sol omuz kısmı parçalanmış, ve omzunda da bir pençe izi vardı. Gözleri yine siyah-beyazdı ve dehşet saçıyordu. Ne yazık ki Hazel abisini zihninde de duyamıyordu. Onun için endişelenmesi biraz saçmaydı ama sonuçta onun abisiydi.

Percy meydana indi ve "Cronos!" diye bağırdı. "Benimle kendin yüzleş! Yoksa senin piyonlarınla mı oynamalıyım?"

"Ah Jackson, ne kadar da safsın." Dedi Vincent. Sesi çok farklıydı. Sanki aynı anda 4 farklı ses konuşuyordu ve çok derinden geliyordu. "Cronos'un kendisi bile piyonun teki! Siz resme çok yüzeysel bakıyorsunuz. Arkasındakileri göremiyorsunuz. Tartarus'un kudretinin önünde ne kadar da aciz olduğunuz gerçeğini göremiyorsunuz. Ne kadar da safsınız! Herkes ileri! Burayı kanla yıkayacağız!" Sonra da canavarlar büyük bir gümbürtüyle ileri atıldılar. Biz de aynı şekilde karşılık verdik.

Güneşin YükselişiWhere stories live. Discover now