Bölüm 52

9.4K 893 17
                                    


Ece yanılmamıştı. Saatler sonra kollarında yatarken kendisini dinleyen Toprak deliye dönmüştü. "Sen nasıl silahını beline takar da adamların karşısına dikilirsin? Delirdin mi kadın? Sen beni öldürmek mi istiyorsun? Sakın ama bak sakın bir daha böyle şeyler duymayayım."

"Sakin olur musun? O benim ruhsatlı silahım. Recep'in kaçtığını öğrenince yanımdan ayırmadım hiç." Bunu duyunca Toprak biraz daha delirdi. "Recep kaçmış mı? O piç kurusu nasıl kaçar?"

"Jandarmaya tuzak kurmuşlar. Ama yakalanacak emin ol. Zaten ele geçen dört kişiden biri konuştu. Böylece patronları da yakalanacak. Aslında kim olduğunu nihayet tahmin ettim ama adamın itiraf etmesi çok daha iyi oldu. Sırada yakalanması var. O kısmı bizim işimiz değil. Jandarmaya bıraktım artık."

"Ah sağ ol ne kadar iyisin. Ece bak sakın bir daha bu işlerde kendini öne atma. Ya sana bir şey olsaydı?" Korku ile dolan vücudu genç kadına sarıldıkça biraz rahatlıyordu. Kollarının arasındaki kadının başının büyük derde girebileceğini, hatta ölebileceğini düşünmek delirtiyordu.

Ece, sakin bir sesle anlatmaya çabaladı. "Adamların derdi bize bir şey yapmak değildi. O benzinlikte kamyoneti alabileceklerini bizi korkutabileceklerini sandılar. Ali de ben de korkmadan sakin sakin oyaladık onları. Jandarma zaten en yakın birliğe haber verdiği için de kısa sürede yakalandılar. Yani taş çatlasa beş dakika sürmüştür hepsi."

"Beş dakikaymış, beş saniye ölmeye yeter küçük hanım. Bana sanki çok basitmiş gibi anlatma. İlkay'ların haberi var mı?"

"Kısaca anlattım."

"Eminim bunların hiç birini söylemedin. Aksi olsa çoktan hepsi burada olurdu."

"Galiba biraz noksan anlattım. Ama benim çok önemli işim vardı! Onların burada olması tüm planlarımı alt üst edecekti." Ece bunu söylerken Toprak'ın yanağında parmağını gezdiriyordu. Yatağın ortasında sarmaş dolaş yatmak ve bunları konuşmak bu sabah için hayal bile edemeyeceği şeylerdi. Şimdi ise karnı tok kedi yavrusu gibi gerinip keyfine bakmak istiyordu.

Toprak nihayet biraz sakinleşti. "İyi bir karar. Yarın sabah jandarmayı arayalım da neler olmuş öğrenelim. Tay bu gece güvende değil mi?"

"Evet, hipodromun güvenliği uyarıldı. Ali de uyumaz bu gece."

"Ama biz uyuyalım artık. Neredeyse sabah olacak."

"İyi uyuyalım." Tam arkasını dönecekken beline dolanan kolla gülmeye başladı.

"Hemen uyuyalım demedim. Önce barıştığımıza ikna olayım sonra uyursun."


*****


Perşembe sabahı hayatında ilk kez saat ona kadar uyumuştu. Elbette sabaha karşı beşte uykuya dalmasının etkisi çoktu. Birlikte kahvaltı edip sonra çaylarını yudumlarken jandarmayı aradılar. Ece komutan ile konuşurken yüzünün rengi atmıştı. Toprak ne olduğunu anlamadan onun bu haline bakıyordu. Elleri titremeye başlayan Ece'nin elinden telefonu alıp komutana kendisini tanıttı. Kısa sürede neler olduğunu öğrenmişti.

"Bülent Arıcı kayıpmış. Ece bu ne demek biliyorsun değil mi? O adam ya senin ya atın peşine düşebilir."

"Jandarma da öyle dedi. Tayın yanında güvenlik var ama polisi arayacakmış. Birileri daha olsun dedi. Hem adamın resmini de gönderecekler. Böylece yaklaşırsa yakalanması kolaylaşır." Bir an sustu. Sanki dillendirmese gerçekler değişecekmiş gibi susmayı düşündü. Sonra kısık sesle sordu. "Recep'i söyledi mi?"

YakışıklıWhere stories live. Discover now