Bölüm 37

8.8K 933 27
                                    


Halime, Sibel ile ders çalıştıktan sonra izin gününü evin dışında geçirmek için hazırlandı. Sibel'e köye ineceğini söylemişti. Sibel, Halime'yi çalıştırdığı ders kitaplarını toplayıp kendi kitaplarını masaya yerleştirdi. Sınavları vardı. Ablasına verdiği sözü tutacaktı. Yine de önce sevgilisinin sesini duymak hoşuna gideceği için cep telefonunun tuşuna bastı.

*****

"Merhaba, nasılsın?"

"İyiyim, seni özledim. Bak kaç gün oldu görüşemiyoruz, geleyim mi?"

"Olmaz, seni görürlerse canıma okurlar."

"Görmezler hadi çık evden."

"Ne? Hemen mi? Neredesin sen?"

"On dakikaya kadar sizin bağın başladığı yerdeki beyaz evin orada olacağım."

"On dakika mı? Tamam ama biraz beklemen gerekebilir."

"Beklerim"

*****

Genç kızın gelişini keyifle izliyordu. Çok güzeldi. Her gördüğünde kalbi çarpıyordu. Şeytan al kaçır diyordu ama o şeytana uymamak için kendisini zorluyordu. Başını derde sokmanın zamanı değildi. Yaşı tutmayan kızı kaçırıp hapislerde mi çürüyecekti?

Genç kızı binanın arka tarafına doğru sürüklemeye başladı. Daha tek kelime söylemeden sarılıp öpmeye başlamıştı. Şeytana uymak o an çok kolaydı. Onu engelleyen bulundukları binanın kapısının açılması oldu. Zorlukla bıraktı genç kızı. "Çok özledim seni." diyebildi.

*****

Toprak, pazartesi gününün kalanını Denizli'de geçirdi. Yapması gereken çok iş vardı ve bir sürü bürokrasi ile uğraşması gerekiyordu. Telefonlar ve evrak toparlamakla geçen yarım günün ardından geç saatte köye dönebildi. Sabahtan sonra göremediği Ece'yi aradı. Eve gittiğini öğrenince canı sıkılsa da ertesi sabah görüşmek üzere sözleşip yengesinin yanına gitti.

Salı günü iki sevgili kahvaltıdan sonra buluşup görüşmüştü. Ece onun varlığına çok alıştığını fark ediyor, iki gün sonra İzmir'e dönecek olmasını düşünmek bile istemiyordu. İnşaatın oradaki tatsız konuşma bir daha açılmamıştı. Ece ne diyeceğini, Toprak ne soracağını bilmediği için konuyu bir daha açmamışlardı.

Önceki gün annesinin sıkıştırmaları, Asude ve Ebru'nun sorguları ile vakit kaybetmişti. Annesinin yanıtlarını duymadan susmayacağını anlayınca Toprak'ı sevdiğini itiraf etmiş, bu kez de babasının bunu kabul etmeyeceğini söyleyen annesi ile karşı karşıya kalmıştı. "Anne zaten ortada bir teklif yok. Babamın itiraz edeceği bir şey yok yani henüz. İçin rahat olsun."

"Teklif olmaması olmayacağı anlamına gelmiyor. O zaman ne yapılacak? Baban Halil'e kız vermez."

"Halil amca evli zaten anne, beni isterlerse oğluna isterler."

"Benimle dalga geçme. Yarın öbür gün baban istemem dediğinde senin tarafını tutacak olan benim. İyi geçin benimle."

"Haklısın anne, o zaman ben şimdi ayağının altından çekileyim de sen rahat et."

Annesi ile konuşmaları bu kadarla kapanmış gibiydi. Ebru zaten önceden öğrendiği için eltisine hava atıyor, Asude de Ece'ye tavır yapıyordu. Onların ardı ardına gelen telefonları ile eğlenen Ece, bağların arasında işlerini de takip ediyordu. Nihayet tüm bağlar yeşermiş, yapraklar çıplak dalları giydirmişti. Meyveleri aralarda gözüküyordu. Her gün bağların kontrolleri yapılıyor, hastalık, böceklenme olmaması için tedbir alınıyordu.

Yakışıklıजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें