Bölüm 23

11.3K 1K 56
                                    

Toprak, müdürleri ile yaptığı kısa toplantıdan sonra nihayet odasında tek başına kaldı.

Onu öpmüştü. On yıl sonra gelen bir öpücüktü. Çok geç kalınmış ve çok kısa sürmüştü. Ama o kısacık sürede bile aklından geçen, Ece'yi yolcu koltuğuna oturtup, direksiyonu kendi evine çevirmekti. O kadar yetersiz bir öpücüğün isteğini bastırması zaten beklenemezdi. Elbette ateşleyici olmuştu. Ama bir sonraki adımın Ece için henüz mümkün olmadığını da biliyordu. Onu kazanmak ve kollarına alabilmek için biraz uğraşacaktı. Ece buna değerdi!

*****

Evin yoluna girdiğinde arabayı durdurdu ve Toprak'ın numarasını tuşladı. Hemen açılınca da gülümsedi. "Bekliyordun sanırım."

"Hem de büyük bir merakla. Ulaştın değil mi eve?" Sesi rahatlamıştı. Bu tınıyı duymak mutlu etti Ece'yi.

"Evet, yollar iyiydi. Köy daha kötü desem yalan olmaz. Yüksekteyiz ya kar tutmuş bile burada. Yarına kalmaz ama bu gece eğlence var demektir."

"Ne eğlencesi?"

"Kardeşlerle kartopu savaşı. Onlar henüz büyümedi. Konu kartopu savaşı oldu mu ben onlardan da küçük sayılırım."

"Sen yeterince büyümüşsün üzüm gözlüm." Sesindeki ima Ece'yi utandırdı. Tam bir şey söyleyecekken Toprak'ın sesi ile sustu. "Savaşta senden yana olduğumu bil. Kardeşlerinin canına oku."

"Sen ablanlardan çok mu çektin? Neden canlarına okuyayım? Alt tarafı kar içinde bırakacağım. Ben hepsine yeterim." Gülüyordu bunları söylerken.

"Dumanınkini aldın mı?"

"Evet, arkada taşıyıcı kutusunda. Huyunu bilmediğim için serbest bırakamadım."

"İyi yaptın. Şanslı köpek şu Duman."

"Evet, kızım da pek güzel. Kesin aşık olacaklar."

"Romantik kadın, fırsat bulunca ara beni. Ve hasta olma."

"Ben hiç hasta olmam."

"Hiç mi?"

"Hiç"

"Ben de bana hasta oluyorsun sanıyordum!" diye ağzının içinde mırıldandı. Ece tam duyamasa da ne dediğini anlamıştı. Gülümseyerek vedalaşıp kapattı telefonu.

*****

Ece, o günün büyük kısmını ailesinin yanında geçirdi. Dört gecedir evinden uzaktaydı. Bu çok uzun bir süreydi ve çok özlemişti. Tay satışları çok nadir katıldığı bir etkinlik olduğu için evden ayrı kaldığı süre genelde bir ya da iki gece olurdu. Telefonla defalarca konuşsalar da yetmiyordu. Babası ile uzun süre oturmuş ona yarışı anlatmıştı. Taylarını satmaktan vazgeçtiğini alıcıları sevmediğini söylemişti. Üzülmesini istemiyordu. Elbette aynı yalanı annesine de söylemek zorunda kalmıştı. Kardeşleri merak bile etmemişti.

Akşam yemeğinden sonra babasının da kendilerini görmesi için kış bahçesinin oradaki bahçede kardeşleri ile kartopu oynadı. Ara sıra cama atıp babasını da oyuna dahil etti. Annesi şalına sarılmış portakal soyuyordu. Bir saat sonra ıslanmış, üşümüş ve çok eğlenmiş olarak girdiler içeriye.

Tatil bitmişti. Ertesi gün yeniden bağların başındaydı.

*****

Mehmet Ali, Ece'yi arayıp satmadığı taylardan birine talip olduğunu söylediğinde şaşırdı Ece.

"Seyisler mi söyledi satmadığımı?" diye sordu merakla. Böylece lafın kimden çıktığını da öğrenmeyi umuyordu.

"Hayır, İzmir'den bir arkadaşım söyledi. Sen hasta at satacak biri değilsin. Ama elbette ben de, adı hastaya çıkmış ata senin istediğin parayı vermem. Bana biraz indirim yapacaksın."

YakışıklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin