-14-

9.2K 1K 28
                                    


Gözlerimi kapatıyorum. İçimde bana hiç yakışmayan bir korkuyla Atlas'ı tutmaya devam ediyorum. O kadar uzun bir süre geçiyor ki sanırım burada sonsuzluğa hapsolduk. Çok aptalca olduğunu biliyorum ama bu düşünceyle gülümsüyorum.

Bir şey söyle Atlas.

Ben sevdiğini söyle mesela. Ya da onu sevmediğini...

Atlas iç çekiyor, hem de uzun uzun. Anlamsızca onu daha sıkı tutma ihtiyacı hissediyorum. Elleri hala ceketimin ucunda... Belki bana sarılsa, o da daha iyi hissederdi. Bunun nasıl bir huzur verdiğini anlamak istemez misin Atlas?

-Emre...

Atlas kalbime doğru fısıldarken dikkat kesiliyorum.

-Aptal olduğumu düşünmekten, bir an olsun, vazgeçmeyecek misin?

Ne demek istiyor?

Afallıyorum. Kaşlarımı çatmaya başladığım sırada Atlas kendini çekip kurtarıyor. Boşluğa düşüyormuşum gibi hissetsem de ona engel olmuyorum. Hem yüzünü görmem gerek.

-Sen benden daima nefret ettin!

Nefret mi?

Gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Gerçekten Atlas, senin yüzünden uyuyamadığımı da mı fark etmiyorsun?

-Benimle dalga geçtin.

Sesi titriyor. Dudakları yine ağlayacakmış gibi sarkınca yutkunuyorum. Bunu elbette ki inkâr edemem.

-Senden nefret etmedim, diye mırıldanıyorum.

-Çocuk anlamsızca yalan söylüyor, bu da kızı çıldırtıyordu.

Atlas bana ilk kez öfkeyle baktığı için şaşkınlığım ikiye katlanıyor.

-Yalan söylemiyorum!

Gözlerini devirirken en azından ağlamıyor diye seviniyorum.

Derin bir nefes alıp sakince konuşmaya zorluyorum kendimi. Kızacağını bir şekilde bilsem de omuzlarını tutup yüzüne bakıyorum.

-Atlas, senden nefret etmedim. Hiçbir zaman. Sadece...

Bana bakarken yanakları kızarıyor, kaşlarını da çattığına göre öfkeden çıldırıyor olmalı.

-Sadece... Tuhaf olduğunu düşünüyordum. Hep kendini çevrenden soyutluyorsun. Sadece kitap okuyor, müzik dinliyor ve garip devrik cümleler kuruyorsun. Gerginken bir roman okuyormuş gibi konuşuyorsun. Ve bunlar ilginç geliyordu.

Dudakları yine titremeye başlayınca ağlamasından korkuyorum.

-Hala tuhaf, ilginç ve garip olduğunu düşünüyorum, diyorum hızlı hızlı.

Kızın gözünden yaşlar süzülmeye başladığında kendimi yumruklamak istiyorum. Nasıl anlatabilirim ne hissettiğimi?

-Atlas, tuhaf olmak kötü mü?

Ellerim titriyor. Omuzlarını bırakıp yüzünü kuruluyorum hızlıca.

-Özür dilerim, ağlama tamam mı?

Niye bir şey söylemiyor ki? Keşke beni konuşmadan anlayabilse...

-Tuhafsın, ilginçsin, garipsin... Ama ben bunları seviyorum. Değişmeni istemiyorum. Sen anormalsen, ben de anormal olmak istiyorum.

Burnunu çekiyor, o kadar sevimli görünüyor ki gülümsemek istiyorum.

-Ya Asya?

Burnunu bir kez daha çekiyor. Sanki bıraksam ağlamaya başlayacak.

Asya, doğru ya, Asya...

Kendime karşı duyduğum dehşetin haddi hesabı yok. Sahi, ben her şeyi Asya için yapmamış mıydım?

Kahkahalarla gülmek istiyorum, hakikaten. Bu denli aptal davranırken elimden başka ne gelir ki?

-Asya yanımdayken bile ona odaklanamıyorum.

İtirafım kolaylıkla süzülüyor dudaklarımdan. Atlas inanmıyormuş gibi dudak büküyor.

-Onun göz rengini dahi anımsamıyorum. Senin mimiklerini ezberlemekle çok meşguldüm.

-Hayır, öyle değildin!

İnatla kaldırdığı çenesine bakarken kafamı bir yerlere vurmak istiyorum. Sırf kendi işimi kendim zorlaştırıyorum diye.

Ve gerçekten, aşk, bu kadar çelişkiyi nasıl bir arada barındırabilir?

Atlas'ın inatçı, öfkeli halini düzeltmek istiyorum ama bir yanım bu manzaranın güzelliğine doyamıyor. Her farklı hareketiyle böyle afallayacak mıyım yani?

-Atlas, ben... Gerçekten, seni düşünmekten kafayı yemiş durumdayım. Asya umurumda bile değil, tek düşünebildiğim sensin.

Gözleri sevdiğim şekilde irileşiyor. O duru, şaşkınlık dolu bakışlarıyla bana bakarken gülümsüyorum.

-Ve kıskançlıktan geberiyorum, diye fısıldıyorum.

-Neden?

Kalan son yaşlarını yüzünden silerken ellerim daha çok titriyor.

-Emre yüzünden, diyorum sakin olmaya çalışarak. Fakat sesimden nefretimin taştığını hissedebiliyorum.

-Onu gerçekten seviyor musun? Gerçekten ama gerçekten? Onu düşünmekten uyuyamayacak kadar? Ya da onu biriyle gördüğünde çıldıracak kadar?

Atlas sırıtıyor.

Sırıtmak mı?

Atlas, beni çıldırtmak mı istiyorsun? Şu anda, çıldırmama mı ihtiyaç duyuyorsun?

-Niye gülüyorsun?

Bağırmak istemiyorum ama kendimi tutamıyorum.

-O kadar komik miyim? Ya da söylediklerimden bile fazla mı seviyorsun Emre'yi?

Dişlerimi sıkıyorum. Tekrar ağlamasını istemiyorum ama böyle sırıttığını görürken öfkemi nasıl kontrol edebilirim?

Ben çıldırmışken o nasıl gülebilir?

-Hiçbir şeyden haberin yok, değil mi?

Bana bakarken gülümsüyor. O kadar güzel görünüyor ki bir an nerede olduğumu, ne konuştuğumuzu dahi unutacak kadar afallıyorum. Kızarmış gözlerine, kıvrılan dudaklarına bakarak aptallığımın tescillendiğini hissediyorum.

-Ne demek istiyorsun?




Instagram: kopru_busra

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin