-9-

9K 984 67
                                    

Başlangıçta anlatamayacağımdan korkuyorum fakat kelimeler ağzımdan kolaylıkla dökülürken rahatladığımı hissediyorum.

Asya bana sorular soruyor, ben ona Atlas'ın bana anlattıklarını anlatıyorum ve ara sıra dikkatimi dağıtan iki mahlûka ayırdığım süreyi saymazsak iki saati bu şekilde geçiriyoruz.

Uyuşan bedenimi hareket ettirirken Asya esniyor.

-Yoruldun mu?

Kızın tebessümü çok samimi görünüyor.

-Biraz...

Ona gülümserken önce saate sonra koltukta iyice birbirine yaklaşmış olan ikiliye göz atıyorum.

-Bir şeyler yemeye ne dersin?

-İyi fikir.

Bu kez yüzüne bakmıyorum. Atlas'a doğru başını iyice eğip kızın kulağına konuşan Emre'nin varlığı dikkatimi tamamen dağıtıyor.

İstemsizce sesleniyorum kıza:

-Atlas, bir gelir misin?

Aniden dondurulmuş bir videonun hareketlenişi gibi canlanıyoruz. Asya ayağa kalkıyor, göz ucuyla hareketlerini fark edebiliyorum. Emre'nin başı olması gerekene yakın bir şekilde Atlas'tan uzaklaşıyor ve yüzü bana dönüyor. Atlas ise sanki ona seslenmemi bekliyormuş gibi ayağa fırlıyor.

Kaşlarımı çatarken sandalyemi geriye atıyorum.

-Efendim Emre?

Kız yanıma ulaştığında tedirgin görünüyor. Çok yüksek sesle mi konuştum acaba?

Emre'ye ters bir bakış atıp aramızdaki mesafeyi azaltıyorum. Çocuk hala bana bakıyor ve benim kadar huysuz görünüyor.

-Asya ve ben acıktık...

Atlas kirpiklerini şu sıralar sık sık yaptığı gibi kırpıştırıyor. Yine mi makyaj yaptın Atlas?

-Siz aç mısınız?

-Size eşlik etmemizden rahatsız olmaz mısın?

-Niye olayım?

Atlas tek kaşını kaldırırken kaşlarımı çatıyorum bir kez daha.

-Asya'yı kendine âşık etmeye çalıştığını sanıyordum?

-Ve?

Asya'ya kısa bir an göz atan Atlas fısıltıyla konuşuyor.

-Baş başa kalmak istersiniz diye düşündüm.

Siz, baş başa kalmak istiyor olmayasınız Atlas?

Demiyorum elbette.

-Merak etme, öyle emellerimiz yok.

Niye terslediğimi bilmeden tersliyorum Atlas'ı bu kez. Bana delirdiğimi düşünüyormuş gibi bakıp bir şey söylemeden Emre'nin yanına dönüyor.

Sonunda dışarıda yemeye karar verip evden çıkıyoruz. Atlas, Emre'yle hep gittikleri kafeye gitmekten bahsedince buna direniyorum.

Emre bana bağırmaya başlayacakmış gibi görünürken Atlas müdahale ediyor ve birbirimizi parçalamadan yürümeyi başarıyoruz.

Sonunda benim seçtiğim ve genellikle Murat'la gittiğimiz kafeye gitmeye karar veriyoruz. İçeri girerken Atlas'ın kolunu tutup geride kalmasına sebep oluyorum. Emre bir şey diyecekmiş gibi bana baksa da yine sesini çıkarmıyor ve nihayet Atlas'ın kolunu bırakıyorum.

-Bugün, komşu oğlu, hiç normal görünmüyorsun...

Atlas bana ciddi bir sorunum varmış gibi bakıyor.

Derin iki nefes alıyorum.

-Belki de iyi değilimdir?

-Yahut...

-Bir şey olmuştur?

Atlas gülümsüyor.

Sebepsizce yüzünde oluşan tebessümüyle o kadar huzurlu görünüyor ki elimde olmadan gülümsediğimi hissediyorum.

-Bir şey isteyeceğim...

-Nedir, dile getir?

Tek kaşı kalkarken onu izliyorum.

-Asya'yı görebilmem için...

Devam et der gibi başını sallıyor.

-Yanımda sen otur, tamam mı?

-Hı?

Atlas'ın yüzünde oluşan ifadeyle birlikte ne söyleyeceğimi unutuyorum. Sadece bir an... Kısacık bir an... O kadar güzel görünüyor ki nefesimi tuttuğumu o an geçtiğinde ancak fark edebiliyorum.

Renkleri -belki dışarıda olduğumuz içindir- maviye dönen gözleri irileşiyor, kızarmış yanaklarının kenarlarına uçuşan saçları değiyor. Belki resim yapabilseydim, onu böylece çizmek isterdim. Ne bir eksik ne bir fazla... Tam da bu haldeyken...

-Koltuklar iki kişilik, karşılıklı duracak şekilde yerleştirilmiş...

Ağzımdan çıkan saçmalıklar bitmek tükenmek bilmeyecekmiş gibi geliyor.

-Ortalarında dikdörtgen bir masa oluyor genellikle...

Atlas'ın gözleri daha da irileşiyor. Belki de bu hareketidir sebebi, bilemiyorum ama sonunda derdimi anlatabiliyorum.

-Bu yüzden sen yanıma oturursan, Asya'nın karşısına geçebilirim.

Atlas derin bir nefesin ardından başını aşağı eğiyor. Saçlarını düzeltmeye başlarken mırıltı şeklinde cevap verdiğini duyabiliyorum.

-Peki...

Ve sonra dönüp içeri giriyor.

Beni arkasında bırakmayı nasıl da seviyor.

Bu düşünceyle ürperiyorum.

O anda, bunun bugün yaşadığım kaçıncı garip an olduğundan emin değilim, o garip anda öylece durup gidişini izliyorum. Rüzgâr yüzümü sızlatırken iç çekiyorum. Şu an aklımdan ne olduğunu dahi seçemediğim şeyler geçiyor. Lakin bilmesem de mantıksız olduklarını hissedebiliyorum.

Ben ne yapıyorum acaba?

Yahut... Ne yaptığımı sanıyorum?




Instagram: kopru_busra

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin