-13-

9.1K 1K 78
                                    


Bir sapık gibi hissediyor olsam da kendime engel olamıyorum. İkisini takip ediyor ve içimi ezen kıskançlık yüzünden yutkunup duruyorum.

Bu olamaz, diye düşünüyorum acıyla.

Kahretsin, bu olamaz.

Olmamalı.

Atlas benim!

Deli gibi tepinmek, bir çocuk gibi bağırmak istiyorum Emre'ye. O benim. Benim. Anladın mı, benim!

Her saniye daha büyük bir dehşet ve çaresizlikle yürümeye devam ediyorum. Sonunda sokağın başında ikisi vedalaşıyor ve Emre, Atlas'ı kucaklıyor. Kısa bir süreliğine yaptığı bu eylemle nefes alma yetimi yitiriyorum. Bir insanın size çektirebileceği acının bu denli teferruatlı oluşu, inanın bana, adil değil.

Emre gidiyor, arkasından nefretle bile bakamıyorum.

Bekleyemem. Öylece bir aptal gibi alışmayı bekleyemem.

Atlas'ın anlaması gerek.

Hızla onun apartmana yönelen adımlarını izliyorum. Atlas'ın içeri girmesinden korkuyorum fakat o kapının önünde durmuş, bekliyor. Başını eğmiş, elleri görünmüyor. Öylece bakarken ağladığını hissediyorum. Bu farkındalık garip bir şekilde içimde beliriyor sanki. Daha sonra omuzlarının sarsıldığını fark ediyor ve kendime engel olamayarak sesleniyorum.

-Atlas?

Kız sesimle birlikte irkiliyor ama bana dönmüyor. Kapıya uzanan elini fark edince koşup ona yetişiyorum.

-Atlas, bana bak...

Beni duymuyormuş gibi kapıyı açıyor. İçeri girdiğinde güç bela sesimi kontrol edip onu bileğinden kavrıyorum. Merdivenlerin altında kalan boşluğa çektiğimde karanlıkta yüzünü seçemiyorum ama hala ağlıyor.

-Atlas, bir şey mi oldu?

Cevap vermiyor.

Çaresizlik içinde öfkemin yükseldiğini hissediyorum.

-Atlas, niye ağlıyorsun? Konuşsana.

Başını iki yana sallıyor, bu kez hıçkırdığını duyabiliyorum. O kadar sessiz ağlıyor ki bu canımı yakıyor.

Onu tutup kendime çekiyorum. Yüzünü göğsüme yaslayıp kollarımı cılız bedenine sarıyorum.

-Ağlama...

Ama Atlas daha fazla ağlıyor.

Bir yanım parçalanırken bir yanımın huzura erdiğini hissediyorum. Sanki tüm bunları ona sarılabilmem için yaşamışız gibi geliyor. Başı kalbimin üzerindeyken öyle bir rahatlıyorum ki acımın hafiflediğini hissediyorum. Fakat o ağladıkça huzura kapılamayacağımı biliyorum.

-Niye ağlıyorsun, benim yüzümden mi, diye saçmalıyorum.

Benimle alakası olamayacağını biliyorum ama ağlamasına dayanamıyorum. Alayla bana gülen Atlas'ı tercih ederim. Böyleyken, o üzgünken canım acıyor.

Atlas cevap vermiyor, hala ağlıyor ama bu kez hıçkırmıyor da.

Emre bir şey mi yaptı ona? Canını mı yaktı?

-Emre mi yaptı?

Sesim sertleşiyor, kıza sarılan kollarımın sıkılaştığını hissediyorum. Atlas şimdi kollarımın arasından çıksa olduğum yere yığılabilirim. Burada kalmasını istiyorum.

-Canını mı yaktı?

Atlas homurdanıyor:

-Saçmalama.

Sanki bana tokat atmış gibi irkiliyorum.

-Doğru, ona laf söyletmezsin, değil mi?

Kıpırdayınca beni bırakmasından korkup susuyorum. Tamam, ona laf söyletme, ama burada kal; demek istiyorum.

Çok aptalım.

O kadar aptal hissediyorum ki...

Ellerim titriyor.

-Seninle konuşmak istiyordum.

Sesim güçlükle duyuluyor. Atlas'ın ağlaması kesildiği için rahatlıyorum.

-Atlas... Seni bekliyordum.

Kalbim o kadar hızlı atıyor ki yutkunuyorum.

-Az önce... Bahçedeyken...

Başını geri çekiyor, onu daha sıkı tutuyorum.

-Kıpırdama.

-Emre...

-Sadece söylememe izin ver, tamam mı?

Çok aptalım. O kadar aptalım ki... Belki söylemesem daha iyi... Hem böylece arkadaşım olabilir ama ben buna katlanamam.

Saçlarını tek elimle okşuyorum.

-Benimle alay edebilirsin.

Sesim gittikçe azalıyor sanki. Atlas bir şey demediği için daha gergin hissediyorum kendimi.

-Aptalca geleceğinden eminim.

Yutkunuyorum. Atlas'ın iki elini ceketimin uçlarında hissedebiliyorum. Bana sarılmıyor bile... Aptallığımdan öleceğim galiba.

-Atlas...

Kızı olabilecek en sıkı şekilde kucaklıyorum. Canını acıtmak istemiyorum ama kendime engel olamıyorum.

-Ben...

Söyle gitsin, söyle gitsin, söyle gitsin!

-Atlas ben...

-Emre...

Gözlerimi kapatıp tek seferde söylüyorum.

-Sana aşığım.

Ve rahatlıyorum. Tamamen... Çok aptal bir şekilde...

Böyle bir kelimenin var olduğunu bile bilmezken nasıl telaffuz etmiş olabilirim?

Ama biliyorum. Atlas'ın nefesi göğsüme çarparken hissedebiliyorum. Allah'ım, çok aptalım. O kadar aptalım ki!




Instagram: kopru_busra

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin