-5-

10K 1K 80
                                    

Eve gidip dosyayı incelediğimde kızın ne demek istediğini anlıyorum. Nasıl ve ne ara yaptığını bilmesem de her şey benim dahi fizik anlatabileceğim şekilde planlanmış.

Önce Asya'ya konuları ve formülleri açıklıyorum, aralara eklediği yorumlarıyla nasıl yapacağımı da söylemiş Atlas, ardından her detayı numaralandırılarak çözülmüş soruları çözüyorum. Nihayet ona birkaç soru çözdürüyor ve ödev olarak da bir kâğıt veriyorum. Eğer soruları çözemezse Asya beni bulup sorabiliyor çünkü Atlas onları da çözüp açıklamış durumda.

Yaklaşık yarım saat boyunca kâğıtları inceliyor ve şaşırtıcı bir şekilde ezberlemekten ziyade konuları anlamaya başladığımı hissediyorum.

Atlas, o kınalı saçların altında nasıl bir kafa saklıyorsun acaba?

Kız evrenden o kadar soyutlanmış durumdaki bunları biliyor olması da, bu denli güzel bir şekilde açıklayabilmesi de beni şaşırtıyor.

Ve bu vicdanımın sesinin yükselmesine sebep oluyor.

Keşke o kadar ağır bir şey söylemeseydim. Başka türlü de sinirimi yansıtabilirdim, öyle değil mi?

Biliyorum, elbette tükürdüğümü yalayacak değilim. Ama ufak bir yumuşatmadan da zarar gelmez, öyle değil mi?

Dosyayı alıp önce markete gidiyor, ardından hiç gitmediğim komşu kızının kapı önüne tünüyorum. Birkaç saniye boyunca kendime bunun beni aşağılayacak bir şey olmadığını hatta insanlık gereği yapılması gereken olduğunu telkin ediyorum.

Nihayet parmağım itaatkâr bir şekilde zile basıyor.

-Komşu oğlu?

Kapıyı Atlas açınca şaşırmıyorum. Şaşırdığım şey onun hiç şaşırmamış oluşu yahut adım yerine 'komşu oğlu' diyerek beni bir türmüş gibi sınıflandırmış oluşu.

-Merhaba...

Yapmacık olduğunu bildiğim lakin gerçeğe çevirmeye gücümün yetmediği tebessümümle birlikte yüzüne bakıyorum.

Hadi beni içeri davet et seni tuhaf kız. Seni tuhaf, garip ve ilginç kafalı kız. Seni-

-Girsene, içeri.

Atlas kapının önünden çekilince rahatlıyorum.

-Dosyaya bakıyordum...

Bir şey demesini bekliyorum ama o bana bakmakla yetiniyor.

-Ve... Belki... Vaktin varsa... Bana biraz yardım etmek isteyebilirsin diye düşündüm.

Niye böyle utangaç, sünepe bir oğlan gibi davrandığımı biliyorum. Şu iki kelime -özür dilerim- ağzımdan bir çıksa, rahatlayacağım ama yapamıyorum da.

Atlas bana gülümseyerek cevap veriyor:

-Elbette...

Yüzüne bir an, belki beş saniye kadar, bakıyorum. Kız beklenmedik tepkileriyle aklımı karıştırma konusunda niye bu kadar başarılı acaba?

Beni yönlendirmesi üzerine mutfağa giriyorum. Annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın, beni kucaklıyor. Üzeri yemek kokuyor olmasına rağmen tavrı sevimli geliyor. Fazlasıyla anaç olduğu üç metre öteden dahi seçiliyor zaten.

Tanışmamızın ardından elimdeki market poşetini uzatıyor, zahmet ettiğim üzerine teferruatlı bir azar yiyor ve nihayet o bizim için bir şeyler hazırlarken neden içeride oturmadığımız sorusuyla salona götürülüyorum.

Bir an hepsi çok ağır geliyor.

Ne işim var burada? Niye Atlas yüzünden suçluluk duyuyorum?

Sonra bencil yönüm Asya için bunlara katlanmam gerektiğini fısıldıyor. Pekâlâ, diyerek koltuğa yerleşiyorum.

-Eviniz hoş.

Atlas başını sallıyor.

Sırf konuşmuş olmak için aklıma gelen ilk şeyi soruyorum.

-Bu arada Asya'ya nerede ders çalıştıracağım?

-Bizim evimizde...

Atlas omuzlarını kaldırıp indiriyor.

-Tamam...

Atlas, hiç yardımcı olmuyorsun. Gerçekten!

Etrafıma bakınıp masayı işaret ediyorum.

-Oraya mı geçsek?

Kız itiraz etmeden bir sandalyeye yerleşiyor. Annesi bize atıştırmalık bir şeyler getirene kadar dosya üzerinden anlamadığım yerleri tartışıyoruz. Daha sonra Atlas odasına gidip kalemliğini, boş bir defteri ve fizik kitabını getiriyor. Ciddiyetini hiç yitirmeden anlamama yardımcı olurken vicdanımın sesi daha fazla yükseliyor.

Ona iyi davranmıyorum, öyle değil mi?

Görmezden gelmelerim, denk geldiğimizde selam vermeye tenezzül etmeyişim, bir iki kelam konuştuğumuzda da laf sokuşum...

Bunlar dışında bir iletişim kurduğumuzdan dahi şüpheliyim.

O halde neden bana düşmanlık beslemiyor? Niye onu kırmamışım gibi davranıyor? Gözlerinde parçalanan o garip ışığı kendim görmeseydim, belki ben bile kötü bir şey söylemediğime inanabilirdim ama...

Atlas, niçin böylesin?

Tüm garipliklerin niye bu kadar dikkat çekici?

İki saatin sonunda dosyanın yarısından çoğu, içeceklerimiz ve tüm atıştırmalıklarımız bitmiş bir şekilde oturuyorduk.

Atlas kitaplarını toplarken bana bakmıyor, vicdanım ise artık çığlık atmanın da ötesinde haykırıp duruyor.

Kız tam kalktığında uzanıp kolunu tutuyorum. Bunu düşünmeden yaptığım için mi, teni buz gibi olduğundan mı yahut şaşkın bir halde yüzüme bakmaya başladığından mı emin değilim; irkiliyorum.

-Bir şey söylemem gerek.

Atlas onu tutan elime bir an bakıp gözlerini gözlerime çeviriyor.

Harika, 'konuş' bile demeyecek herhalde.

-Bugün...

Yutkunup boğazımı temizliyorum. Söyle gitsin Emre, söyle gitsin!

-Okulda o şekilde konuştuğum için özür dilerim. Sinirliydim...

Yutkunuyorum. Sinirli miydim?

-Ve sanırım sana patladım.

Atlas kaşlarını kaldırıyor. Bu artık garip bir cümle edeceğinin alametiymiş gibi hissettiriyor ve nitekim kız beni yanıltmayarak şöyle diyor:

-Eylemlerini örtbas etmiyor, sorumluluğunu yükleniyordu genç adam.

Bu kez sinirlenmek yerine sırıtıyorum. Atlas elimi boştaki eliyle tutup sıkınca bir an dikkatim dağılsa da kız buz gibi ellerini çekip kitaplarını kucakladığında gülümsemeye devam ediyorum.

-Ve genç kız, elbette ki özrünü kabul ediyordu genç adamın.

Kız odadan çıktığında üzerimden bir yük kalkmış gibi arkama yaslanıp nefesleniyorum. Geri döndüğünde izin isteyerek kalkıyor, bu kez kıza veda etmeyi gereksiz bulmayarak kapı önü muhabbetine müsaade ediyorum.

-Çalıştırdığın için teşekkür ederim.

-Önemli değil, istediğin zaman gelebilirsin.

Atlas kollarını göğsünde kavuşturmuş, yüzüme bakıyor. Beni inceliyor gibi görünüyor. Yahut yüzümde bir şey arıyor.

-Pekâlâ... İyi akşamlar o halde?

-İyi akşamlar Emre, komşu oğlu...

Sesindeki bir şey kaşlarımı çatma isteğiyle dolmama sebep oluyor ama dönüp asansörü çağırırken tepkisizliğimi sürdürüyorum.

Tamam, tükürdüğümü yalamış bulunuyorum.

Ve gün her zamankinden daha garip, tuhaf, ilginç bir şekilde sona eriyor. 







Instagram: kopru_busra

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin