-4-

9.7K 1K 59
                                    

İnsan pazartesi sabahını sevemez bana sorarsanız.

Ve sevmemelidir de.

Sabahın köründe okula gitmesi gerekiyorsa, sevmemelidir.

Nasıl olduğunu bilmiyorum fakat okula doğru yürürken az ileride Atlas'ın da yürüdüğünü görüyorum. Tüm tesadüfler onu karşıma çıkarmak için sözleşmiş gibi görünüyor. Bir şekilde kız burnumun dibinde bitip duruyor.

Aramızdaki mesafeyi kapatmayı aklımın ucundan dahi geçirmiyorum. Lakin gözlerimi kızdan uzaklaştırmayı da başaramıyorum.

İki günlük çalışmanın ardından okula yürüyerek gidiyor olması garip. Tuhaf. İlginç. Ben rapor alacağını düşünüyordum esasında.

Buradan anlayabileceğiniz gibi, pazar günü de eziyetlerime devam ettim.

Yüzüme yayılan sırıtışla birlikte keyiflendiğimi hissediyorum. Önce gülüşün geliyor olması tuhaf.

Tam cebimden kulaklıklarımı çıkarmış birbirine dolaşan kablolarıyla cebelleşiyorken bir erkek sesi duyuyorum.

-Atlas!

Sokakta rahatsız edici bir yankı oluşturan sesin sahibi, şimdi de ayaklarını pat pat yere vurarak gürültüye devam ediyor.

Kaşlarımı kaldırırken Atlas'ın cevap verip vermeyeceğini merak ediyorum.

Çocuk aralarındaki mesafeyi kapatıyor, ben de onlarla aramdaki mesafenin azaldığını hissediyorum. Atlas'ın yüzünü ona çevirdiğine, kulaklıklarından birini çıkarıp uzattığına şahit oluyorum. Ayrıca çocuk bizim okuldan değilmiş gibi görünüyor, üniforması başka.

İstemsiz, beklenmedik ve bir o kadar da rahatsız edici hisler silsilesiyle kaşlarımı çatıyorum. İkilinin görünüşleri de varlıkları kadar tuhaf geliyor.

Kınalı kafası ve ufak tefek vücuduyla Atlas... Yanında uzun boylu, benden bile daha yapılı olan esmer bir oğlan.

Gözlerimi devirirken Atlas'ın garipliğinin bana özel olduğuna karar veriyorum, zira bir insanı anımsatır gibi çocukla konuşuyor ve gülüşüyor. Demek gerçekten normal şeyler de yapabiliyormuş.

Onları izleme fikri beni gittikçe rahatsız ettiğinde yolumu uzatmak pahasına ara sokaklardan birine geçip kulaklıklarımı takıyorum.

Yol boyu Asya'yla yeni bir fırsat elde edebilmek için ne yapmam gerektiğini düşünüyorum. Yeni bir fırsattan kastım, karşılaşmak ya da konuşabilmekle sınırlı elbette.

Bahçede arkadaşlarımla aylak aylak takılıp Asya'nın gelişine dek oyalanıyorum. Ardından tesadüfmüşçesine yanından yürüyerek sınıfıma geçiyorum. Atlas her zamanki yerinde, her zamanki haliyle duruyor.

Onu görmezden gelerek -bunun tatmin edici olduğu inkâr edilemez- sırama geçiyorum. Normal şartlar altında benim onu görmezden geldiğimi dahi fark edemeyecek derecede dünyayı görmezden gelen Atlas, sıraya oturmamla birlikte tepeme tünüyor. Bu elbette mecazî bir anlatım, zira Atlas tepeme tüneyebilecek bir boyutta değil.

-Bunu al.

Elindeki koca dosyayı bana uzattığında kaşlarımı kaldırıyorum.

-Pardon?

Atlas alaycı gülüşüyle bir roman alıntısı gibi sıralıyor kelimeleri.

-Umutsuzca yardım dilenen gence, uzatılan bir nimetti kâğıt tomarı. Okuyacak, çalışacak ve nihayetinde kavuşacaktı rüyalarına...

Gözlerimi devirip dosyayı alıyor ve sertçe masama atıyorum.

-Kendi söylediklerini anlıyorsan şayet, insan diline çevirmeni rica ediyorum.

Atlas yüzündeki tüm mimiklerden arınıyor bu sözlerimle birlikte. Sanırım bu kadarı fazla oldu.

Öyle soğuk, öyle uzak bakıyor ki bana pişman olduğumu hissediyorum ama tükürdüğümü yalayamam. Hele de karşımdaki Atlas ise katiyen bunu yapamam.

-Asya, fizik dersi için yardıma ihtiyaç duyuyor. Sene başından beri gördüğümüz konuları, çözümlü örnekler de ekleyerek hazırladım. Bunları ezberleyerek ona ders verebilirsin.

-Pardon?

-Bunları ezberle ve ona özel ders ver.

Atlas hala ifadesizliğini koruyor.

-Benim fizikten anladığımı sana düşündüren tam olarak ne?

-Anlamana gerek yok, ben her şeyi hazırladım.

Kaşlarımı çatıp dosyaya göz atıyorum kısa bir an.

-Peki niye senden yardım istemiyor?

-Çünkü ona vaktimin olmadığını, voleybol seçmeleri yüzünden ona vakit ayıramayacağımı ama sınıf arkadaşımın seve seve yardım edebileceğini söyledim.

Neredeyse ağzım açık yüzüne bakacakken derin bir nefes alarak başımı sallıyorum. Ben konuşamadan evvel Atlas dönüp sırasına yürümeye başlayınca dudaklarımı büzüyorum. Atlas için bile ağır kaçmış olmalı söylediklerim. Bana vicdan azabı çektirdiğine inanamıyorum.

Gerçekten ama gerçekten, bela mıknatısı olmalıyım.





Instagram: kopru_busra

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin