Bölüm 40

5.8K 232 3
                                    

Bir tiyatro izler gibi önümde ki manzarayı izliyordum. Aktör kollarında kendinden geçen aktrisin yüzüne gözleri dolu bir şekilde bakıyordu. Çevresinde ki seyirciler umurunda değildi. Kollarında ki kadına öylesine büyük bir zaafla bakıyor ki ona bağladığı bağları o kadar güçlü ki etrafında dönen oyuna göremiyordu.

Belki kafasını kaldırsa karşısında en az kollarında ki kadın kadar aciz bir kadını görecekti. Belki de görmek istemediğinde bakamıyordu.

Ayaz Büşra'yı büyük bir dikkatle kucağına yerleştirip yerden kaldırdığında beni fark edebilmişti sadece. Kısa bir an duraksadıktan sonra "Gizem." Diye fısıldadı. Sesi tüm duygusunu döküyordu. Burada ne işin var? Tam da zamanında geldin? Ve şimdi ne yapacağım ben? Tüm bu soruları soruyordu sesi. Gözlerim istemsizce Büşra'ya kaydığında kafasından alnına doğru sıza kanı gördüm bu yüzden Ayaz'dan önce olayın ciddiyetinin farkına varan ben oldum. Odadan ayrılıp sekreter arabayı hazırlamalarını söylerken kazandığım birkaç saniyeyi gözlerime dolmuş yaşları silmekte kullandım. Hızla asansöre giderken Ayaz arkamdan geliyordu. Kapı açılınca içeri de ki birkaç kişi dışarı çıkarken meraklı bakışlarla Ayaz'a ve kucağında baygın halde bulunan Büşra'ya baktı. İçeri girip asansörün bir köşesine sindim. Asansörün aynalı tarafından Ayaz'ın bana baktığını anlayabiliyordum. Kapı açılınca önden ben çıktım ve hızla şirketten çıkıp kapıda bizi bekleyen araca yöneldim. Arka kapısını açıp Ayaz ve Büşra'nın içeri girmesini sağladıktan sonra ön koltuğa oturdum ve şoföre gidilecek hastanenin adresini yarım yamalak verdim. Şuan ben bile bunları nasıl yapabildiğime inanamıyorum. Kafamda ki bin türlü karmaşa içerisindeyken bu kadar soğukkanlı olabileceğimi asla tahmin etmezdim. Dikiz aynasından Ayaz ile bakışlarımız kesiştiğinde gözlerimi ondan hızla çekip dizinde yatan Büşra'ya baktım.

Oysaki sabah her şey ne kadar da güzel başlamıştı. Tüm gece oturup Ayaz'ın haklı olan tüm yönleri düşünmüş ve amcamın söylediklerine itimadım kalmamıştı. Erkenden kalkıp birkaç işimi iptal ettikten sonra Ayaz'ın ofise gelip onu kahvaltıya çıkarmak istemiştim ama benim planlarımın suya düşeceğini asla düşünmemiştim.

Arabanın ani duruşu ile hafif sarsılınca arabadan çıkıp arka koltuğun kapısın açtım. Ayaz Büşra'yı acile yetiştirirken onların arkasından gittim. Ama koşarak veya telaşla değil oldukça sakindim ve bu benden beklenmeyen bir davranıştı.

Hastaneye girip acil servis bölümüne geldiğim de bir odaya Büşra'yı yatırmışlardı ve Ayaz başındaydı. Doktora baygınlığın birkaç kere daha olduğunu ve bayılmalarının sıklaştığından, ayılmasının uzun sürdüğünden bahsetmişti. Odanın karşısında ki duvara yaslanıp etrafımda ki kargaşayı izliyordum. Ayaz odadan çıkarken kanın durması için Büşra'nın kafasına bastırdığı ceketini bile yeni fark ediyordum. Ayaz yanıma gelip duvara yaslandı. Konuşmadan sadece içeriden gelecek bir haberi bekliyorduk. Kötü bir şeyi olduğunu düşünmüyordum. Ölmeyecekti en azından ama onu bu hale getiren acı her neyse zaten onu gün be gün öldürecekti. Doktor odadan çıkınca Ayaz yanımda hareketlenip doktorun yanına gitti.

Doktor elinde ki kanlı eldivenleri çıkartıp yanında ki hemşireye verdi.

"Ayıldı mı?"

"Evet ayıldı. Kafasını sert bir yere vurmuş olmalı."

"Evet masanın kenarı çarptı."

"Anlıyorum. İki dikiş attık. Dikişlerin kalacağı süreye kadar sargı bezlerini değiştirip ve mikrop kapmasını engelleyin. Buraya gelirken baygınlığı geçmiş veya geçmek üzereydi büyük ihtimal. Şuan biraz istirahat etmeli öğlen bayılmaları ile ilgili konuşuruz."

"Teşekkürler."

Ayaz elini sertçe saçlarının arasından geçirip derin bir nefes verdi. Rahatlamıştı. Önümde durup her eliyle kolumu sıvazladı.

SİSBULUTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin