16. BÖLÜM

10.4K 385 82
                                    

Bazen durup ne yaptığımı sorgulardım. Çok seyrek zamanlarda olurdu bu. Genelde anı yaşamaya çalışırdım. Fakat plansız bir insan olduğumu göstermezdi asla bu özelliğim. Aksine, her gün planlı geçer ve yiyeceğim yemeği bile önceden seçerdim.

İnsan her şeyi planlardı. Ama planmayacak bir şey vardı ki o da duygulardı. İstediğin kadar planlarını yap, hayat en beklemediğin anda duygularını karmakarışık ediyor, yönetimi eline alıyordu. Sense öylece izliyor ve olanlara hayretle yaklaşıyordun.

Her şeyi yönetirdim de, duygularımı asla yönetemezdim. Nefret duygumu yenebilmiştim fakat sevgiyi? Bunu asla yenemiyordum. Yenmek de istemiyordum. Sevmek şu dünyadaki en güzel şeydi.

Önümdeki kıpkırmızı olan çaya bakarken yüzümü buruşturdum. Elimle hafifçe ittirip Çağlar'a bir bakış attım. "Açık olmuş bu. Değiştir."

Bomboş bakışlarını üzerimde gezdirirken sabır dilendi. "Bir saat sonra doğum günün diye bana her istediğini yaptırabileceğini mi sanıyorsun?" Yarım ağız güldüm. "Evet, doğru sanıyorsun,"deyip çayımı aldı ve yenilemeye gitti.

Evet, dediği gibi şu an saat on birdi ve bir saat sonra resmi olarak yirmi yaşına girecektim. Heyecanlı mıydım? Koca bir hayır. Zaten uzun zamandan beri yirmi yaşındayım diyordum herkese. Sene sonunda doğmak da böyle bir şeydi işte...

Çayım geldiği sırada ayaklarımı uzattım ve Çağlar'dan kumandayı istedim. İkiletmeden verdi. Bu çocuk bir değişikti ya... Doğum günüm diye bana iyi davranıyordu. Bazen keşke her gün doğum günüm olsaydı diyordum. Ertesi gün yine kedi köpek gibi dalaşacağımızı bildiğimden şu durum komik geliyordu.

Televizyonu karıştırırken iyice uykum geldi ve olduğum yerde mayıştım. "Uyuma la. Birazdan zar zar arayacaklar seni." Omuz silktim ve koltuğa iyice yerleştim. Beni buradan kimse kaldıramazdı.

"Sen aç koçum." Cık cık edip beni rahatsız etmeye başladı. Yok ya, yok. Bir rahat yoktu şu evde. Asla böyle bir şey mümkün değildi.

"Derin, beni İrem cadısıyla uğraştırma. Discord'a gel işte."

Başımı sallarken gözlerim kapalıydı. Daha fazla Çağlar'ın dediklerini duymadım ve oracıkta uyuyakaldım.

§§§

"Biriciğim."

Çağlar'ın uzaktan gelen sesiyle rüya aleminden sıyrılıp gerçek hayata dönerken uyuduğum bu uykunun uzun zamandır en kalitelisi olduğunu fark etmiştim. Uzun süredir böyle tatlı bir uyku uyumamıştım.

Gözlerimi tamamen açabildiğimde elinde bir mumla süslenmiş küçük bir pastayla duran Çağlar'la karşılaştım. Sırıtarak ne tepki vereceğimi bekliyordu.

Başımı yana yatırıp bir ona bir de minicik, ev yapımı pastaya baktım. Gözlerim dolarken pastayı bir kenara koydum ve sımsıkı bir şekilde sarıldım kardeşime. O benim bu dünyadaki en değerli varlığımdı.

"Sen dünyadaki en iyi kardeşsin,"derken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ama başaramamıştım. Gözümden küçük bir damla yaş düşmüştü bile.

"Öyle olduğumu biliyorum,"dedi hınzır gibi gülerken. "Sen de en iyi kardeşsin. İdil'den sonra tabii." Sırtına vurup ondan ayrıldım. Tabii, kardeşini illa ki söyleyecekti. Şaka bir yana, İdil de benim kardeşim sayılırdı ama Çağlar bir başkaydı.

"Ya salak, sen bana frambuazlı pasta mı yaptın?" Pastayı incelerken aşırı derecede heyecanlıydım. Çünkü bu Çağlar'ın ilk pasta denemesiydi büyük ihtimalle.

Bana bir çatal uzatırken yanında da telefonumu uzattı. "Deli gibi arıyor itler. Birazdan senin odanda Discord'a girelim. Kapat şu telefonu ya."

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Where stories live. Discover now