13. BÖLÜM

11K 478 151
                                    

Boğazım deli gibi yanarken hemen harekete geçtim. Ne yaptığımı bilmiyordum, tamamen refleksti. Çağlar'ın o ikiliye saldırmasını önlememden bahsediyordum.

"Saçmalama, aptal! Disipline gideceksin." Onu zapt etmekte zorlanırken Oğuz yardıma koştu. Bu sırada etrafta meraklı melahatlar toplandığı için olay tamamen saçma sapan bir hal almıştı.

"Beni bu kadar özlediğini bilmiyordum,"dedi. Arkamda kaldığından o iğrenç yüzünü göremiyordum. "Sen nasıl konuşuyorsun lan? Şerefsiz herif. Gel buraya." Çağlar debelenirken sürekli bağırdığı için hocalar toplanmıştı. İyi de olmuştu çünkü Çağlar'ı daha ne kadar tutabilirdik bilmiyordum.

"Ne oluyor burada?! Çağlar, delirdin mi?" Yeşim Hoca araya girdi. Hocaya yol vermek için geriye çekildim. Böylece yine onun meymenetsiz suratına maruz kalmış oldum. Allah'ım, neydi günahım?

Gözlerini dikmiş yüzüme bakıyordu. Hafiften de gülümsüyordu. Bütün bu hareketlerine hiçbir anlam veremiyordum. İnsan gerçekten hayret ediyordu.

"Müdürün odasına, Çağlar!" Hoca korktuğum o cümleyi kurunca sinirden gözlerimi kapattım. Boşu boşuna bela almıştı işte başına. Değmezdi.

Çağlar homurdana homurdana Egemen'den kurtulup müdürün odasına doğru yol alacaktı ki son anda yine kafası attı ve o ikiliye doğru hızla yürüdü.

Araya yine Oğuz girmeseydi ağız burun gireceğine hiçbir şüphem yoktu. "Çağlar tepemin tasını attırma. Çabuk!" Hoca iyice sinirlenirken Çağlar anca sakinleşti ve müdürün odasının yolunu tuttu. Biz de peşinden gitmiştik tabii ki.

"Allah'ım, inanamıyorum. Nasıl olur ya..." Sessiz sessiz etrafımdakileri dinliyordum. Araya giremiyordum çünkü diyecek bir şey bulamıyordum. Bu durumda ne denirdi ki? Olacak şey değildi.

"Saçma abi, çok saçma. Niye yani?" Konuşan Egemen'e döndüm. Bu konu hakkında ilk kez yorum yapıyordum. "Saçma olan bir şey yok Egemen."

Bakışlarına tuhaf bir mana yerleşti. "Demek istiyorum ki,"diyerek az önceki cümleme açıklık getirdim. "Karşımızdakiler Poyraz ve Lara. Buraya gelmelerine şaşırmaya gerek yok. Vardır kafalarında bir şeyler." Sakince konuşmam Oğuz'u kızdırdı.

"Derin, demeyeyim diyorum ama kaşınıyorsun. Güzelim, ne oldu sana? Poyraz burada, farkındasın değil mi?"

Boş boş suratına baktım. "Çağlar gibi ortalığı birbirine mi katayım Oğuz? Ne yapayım ben?" Oğuz'un az önceki çıkışı yerini daha şefkatli bir sese bırakırken bana sarıldı.

"Elbette öyle yapmana gerek yok. Ben sinirlerime hakim olamıyorum. Bakma sen bana." Sarılışına karşılık verirken sessiz kalmayı tercih ettim. Poyraz benim hayatımda sinirlendiğim biri bile olamazdı. Tepki vermemem onlara tuhaf gelebilirdi ama ben böyleydim. Ne kadar hayatımın en iğrenç dönemine sahip olsa da hala ona ayıracak sinirli bir yanım yoktu. O benim için bir hiçti. Sinir de bir duyguydu ve ben ona karşı hiçbir duygu beslemiyordum.

Benim kırgınlığım ve kızgınlığım kısa sürüyordu. Büyük bir olayda da böyleydi, küçük bir olayda da. Küçük olaylarda unutur giderdim. Büyük olaylarda ise karşımdaki kişiyi hayatımdan silerdim. Kafam böylece çok daha rahat olurdu.

Bir süre Çağlar'ın odadan çıkmasını bekledik. Gergin dakikalardı, itiraf etmeliydim. Müdürümüz her ne kadar pamuk gibi biri bile olsa onun da bir sınırı vardı. Böyle taşkınlıklara sürekli göz yumacak biri değildi. Öyle olmamalıydı zaten.

Sonunda Çağlar odadan çıkarken hepimiz hareketlendik. Yavaşça çıktığı odanın kapısını kapattığında dibinde bitmiştik bile. Yüzü gayet normal bir ifadede gözüküyordu.

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Место, где живут истории. Откройте их для себя