10. BÖLÜM

11.7K 499 72
                                    

Korktuğum şeylerin üzerine gidememek gibi bir huyum vardı. Sonucundan tedirgin olduğum bir hadise yaşadıktan sonra köşeme çekilip neler olacağını duymak istemezdim. Fakat rahat hissedemezdim de.

Cevabından korktuğum soruları sorduktan sonra ortadan yok olurdum.

Bu sefer böyle olmadı. Çünkü kendimde suçluluk duygusu hissettiğim için konu artık çoktan beni geçmişti.

Omzuna dokunup bana dönmesini sağladığımda diyeceklerimi kafamda tarttım.

"Günaydın Maviş,"dedi gülümserken. Yüzünün her noktasını incelerken içim o kadar rahatlamıştı ki. Kavgaya dair hiçbir iz yoktu. "Günaydın,"diye karşılık verirken bütün gerginliğim uçup gitmişti.

"Neden geç kaldın?" Hesap sorar gibi ellerimi belime koyduğumda ben bile kendime şaşırdım. Manyak mısın be Derin...

"Kardeşimle uğraşıyordum,"dedi, benim aksime normaldi. Birlikte okula doğru yürürken merakla sordum. "Adı ne kardeşinin?"

Kapıyı açtı ve geçmem için yol verdi. "Ayaz."

Kısa bir sessizliğin ardından dayanamadım ve o soruyu sordum. "Dün seni Selçuk'la görmüşler. Bir şey yaptı mı sana?"

Koridorun ortasında durunca mecburen ben de durdum ve karşısına dikildim. İşte şimdi biraz şaşırmış gibi görünüyordu. "Bu ne çabuk yayıldı?"

Omuz silktim. "Bilmiyorum. Duyunca hemen seni arayacaktım ki okula geldin."

Bir süre bana yanıt vermeyi tercih etmedi ve yüzümü inceledi. Tam tekrar konuşacaktım ki son anda benden önce davrandı.

"Bir şey yapamaz bana,"dedi. "Endişe etme. Ben halledeceğim onun işini." Kaşlarımı çatıp karşı çıktım. "Yok ya, yok öyle şey. Ben sardım başına. Anlat bakalım bana. Baştan aşağı."

Hafif gülümser gibi olup toparladığında hala suratına dik dik bakıyordum. Selçuk belasını arıyorsa gayet güzel bir şekilde bulurdum onun belasını.

"Derin, bir kere de inat inat konuşma. Ben kendim yardım etmek istedim sana. O rezille senin işin yok."

Küçümser bir bakış atıp ellerimi belime koydum. "Ha o rezille senin işin var yani? Senin de işin yok o zaman."

İç çekti. "Uzak dur, pisliği sana bulaşmasın diyorum. İnat ediyorsun. Ne dersen de seni ona bulaştırmayacağım Maviş."

Sinirle soludum. Baş edemeyeceğimi düşünüyor olabilirdi ama tamamen yanılıyordu. "Kendimi koruyamayacağımı mı düşünüyorsun?"

Yalandan bir şekilde güldü. Alay eder gibi bir hali yoktu ama komik geldiği için gülmediği kesindi. "Kendini koruyabileceğini seni tanıdığım ilk gün anladım, merak etme. Sadece, ne gerek var bu tiple muhattap olmaya?"

Ofladım. "İyi Barlas öküzellosu, iyi. Ben kendim hallederim."

Arkamı dönüp gitmek üzereyken şaşkın bir sesle beni durdurdu. "Öküz - ne? O ne demek?"

Şaşkın çıkan sesine gülmek istesem de bunu yapmadım ve ona döndüm. "Öküzello. Eyvallah."
Tekrar dönmeme izin vermedi ve konuşmaya devam etti. "Bana güven. Selçuk bana bir şey yapamaz. Rahat ol."

Tek kaşımı kaldırdım. "Sana güvenmesem baştan seninle bu konuyu konuşur muydum?" Bir süre sessiz kaldı. "Aynen,"dedim kafasındakini okumuş gibi. "Bu olayın onunla bir ilgisi yok. Başına ben ördüm. Yardım edeceğim. En azından bir şeyler anlat. Tek girişmeyeceğime o zaman söz verebilirim belki."

Bilmem kaçıncı kez iç geçirdi. İnsanı yormakta bir dünya markasıydım adeta. Ruh emici gibi ruhları sömürdüğüm doğruydu.

"Tamam, tamam,"dedi rahatlamış gibi. "Anlatacağım kartaliçe. Tribin de ağır oluyormuş."

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant