9. BÖLÜM

12.5K 568 171
                                    

Bazen yaşananların gerçek olup olmadığını anlamakta zorlanırsınız. İnanır mısınız bilmem, ben bazen tıkanıp kalırdım. Ne yapacağımı bilemez, öylece bakardım sadece. Ne beynim çalışırdı ne de kalbim. Kalbini dinleyenlerden ya da beynini dinleyenlerden değildim. Bazı durumlarda hiçbir uzvum çalışmazdı.

Karşımda duran İrem ve Oğuz ikilisine bakarken başımı hafif yana yatırdım. Gözlerim dolarken ne diyeceğimi bilemedim. Önce ikisinin tek tek yüzüne daha sonra birleşmiş ellerine kaydı gözlerim. Gerçek miydi bu?

"Aha,"dedi Oğuz elini gözümün önünde sallayarak. "İnme indi kıza."

O an tüm duygusallığım gitti ve boş bakışlarımla geri döndüm. Oğuz pisliği arsız gibi sırıtıyordu. "Bozmasan olmaz,"diye homurdandı İrem. Oğuz gülerek İrem'in yanağından bir makas aldı. Tekrar gülümsedim Oğuz hıyarına rağmen.

"Sonunda oldu mu? Birleştiniz yani?" Heyecanlı bir şekilde sorduğum sorunun ardından birbirlerine baktılar. "E gördüğün üzere,"dedi Oğuz. Bu sefer dayanamadım ve bir tane yumruk attım omzuna. Şımarık velet...

"İki duygulanacağız, ona bile izin vermiyorsunuz. Acınası it,"dedim ama linç yedim. "Öyle deme ona ya." İrem'e kızgın bir bakış attım. "Ulan İrem, sen de şerefsizsin. Şimdi öyle mi oldu?"

Ardından üçümüz de gülerken ikisinin arasına girdim ve tüm ortamı bozdum. "Diğerleri duyunca da harika olacak. Bence bunu bir kebap yiyerek kutlamalıyız." İrem cık cık etti. "Ne oldu senin sağlıklı beslenme?"

"Kızım ben kebap sağlıksız mı dedim? Sporu bırakmıştım o yüzden. Önemli olan bu mu şimdi? Sesini kes ya." Gözlerini devirip Oğuz'a bakmaya çalıştı. Ben ise gülmemeye çalışıyordum. İkisi de şu an bana aşırı gıcık oluyordu ve gazabımdan korktukları için seslerini çıkaramıyorlardı.

§§§

"Helal olsun koçlar, hala inanamıyorum ya!" Rüya sevincini saçma sapan dile getirirken Çağlar ise tuhaf tuhaf dans ediyordu.

Hızlı hızlı hareket ederken onları iplemedim bile. Kursa yetişmem gerekiyordu. Ehliyet kursumun bugün başlaması biraz moralimi bozsa da bozuntuya vermedim. Bize her gün kebaptı sonuçta...

"Ben gidiyorum aveller sizi. Kurstan dönünce Skype vakti. Yoksa boğarım."

Duru sırtıma iki kere vururken Egemen atıldı. "Bırakayım sarışın." Egemen'e bir selam çaktım. "Eyvallah Egoş. Siz gidin. Ben hallederim."

Milletten ayrıldıktan sonra onların tersine yürümeye başladım. Tek başıma okulun çevresinden dolanırken saatime bakıyordum bir yandan da. Eh, hala biraz vaktim vardı. Dedikleri gibi benim için zor olacaktı ama üstesinden geleceğimi düşünüyordum.

Okulun arkasından gittiğimde ummadığım biriyle karşılaşmıştım. Yavaş yavaş önden gidiyordu ve tek başınaydı. Ayak seslerimi duyduğu sırada refleks olarak arkasına dönmüştü.

"Oo Maviş, ne yapıyorsun burada?" Beni gördüğü esnada adımlarımı hızlandırdım ve ona yetiştim. "Kursa gidiyorum Barlas efendi, sen ne yapıyorsun?"

Yan yana yürürken sorar gibi baktı. "Hangi dersin kursuna gidiyorsun?" Kendi kendime güldüm. Normal olarak bunu yapmam gerekiyordu ama ben başka işlerle uğraşıyordum.

"Öyle değil. Ehliyet kursu." Şaşırmış gibi görünmüyordu. "İlk dersin mi?" Hemen başımı salladım heyecanla. Gerçekten çok heyecanlıydım ve bunu gizlemiyordum.

"Evet, ne zamandır istiyordum."

Samimi bir şekilde gülümsedi. "Küçük görünüyorsun ama sen de yaşlısın benim gibi." Kaşlarımı çattım istemeden. Gayet de yaşımı gösteriyordum ben ya.

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Where stories live. Discover now