4. BÖLÜM

14.8K 663 204
                                    

Bazı anlarım oluyordu. O anlarda tamamen duygusal bir ruh haline bürünüyor, tamamen güçsüz hissediyordum. Sanki dünyada tek ben kalmışım ve etrafımda hiç kimse yokmuş gibi. Bunu hissettiğim tek bir an vardı. O da ailemin beni asla dinlemeyip hiç düşünmeden yargıladıkları an.

Sonra benim biyolojik olmasa da ailem dediğim insanlar aklıma geliyor, yalnız olmadığımı fark edip tekrar güçleniyordum. Bu uzun sayılabilecek zamandan beri böyleydi.

"Sen böyle mi yetiştin?!" Babam yüzüme bağırırken araya Çağlar girdi. Annem tüm gergin ifadesiyle bizden iki adım ötede duruyordu. Olaya karışmıyor, sadece olanları izliyordu.

"Orada dur enişte. Bunu demeye hakkın yok." Çağlar'ın bu sözüne karşılık olarak babam gözlerinden ateş fışkırır gibi bir bakışla ona döndü.

"Sen karışma Çağlar! Ne istersem demeye hakkım var."
O an içimden küstah bir şekilde gülmek geldi ama bunu yapmadım elbette. Babama hiçbir şekilde ne karşılık vermek, ne de kendimi açıklamak istiyordum. İstediğini düşünebilir ve yapabilirdi.

Ardından tekrar bana döndü. "Sen de aklını başına al Derin. Bir daha asla böyle bir şeyin içine karıştığını duymak istemiyorum."

Uzunca bir süre nefes alıp boş bakışlarımı üzerinde gezdirdim. "Bitti mi söyleyeceklerin?" Gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım. Ne kadar başarılı olabildim bilmiyordum.

"Bitti Derin." Dudak büzüp başımı salladım. "İyi, normal hayatımıza dönebiliriz o zaman."

Ne diyeceklerini umursamadan odama çıktım ve kapıyı kapattım. Kilitlemekle falan uğraşmadım. O yaşları çoktan geçmiştim. Ailemin bana karşı olan ilgisinin bu olması artık canımı o kadar da acıtmıyordu. Yanlışlarımı görüyorlardı her zaman. Bu da bana son derece saçma geliyordu sadece.

Kapı açıldığında başımı o yöne çevirdim yatağımın içine daha yeni yerleşmişken. Gelen kişiye bakmama bile gerek yoktu aslında. Çağlar olduğuna yemin bile edebilirdim.

Tabii ki içeri Çağlar girince istemeden yüzüme bir gülümseme yerleşti. "Kavga ettin, değil mi?" Ben gittikten sonra ağzını kapatacağını hiç sanmıyordum Çağlar'ın. Böyle bir şeyin uzayda olasılığı yoktu.

Omuz silkti ve yatağımın ucuna oturdu. "Ne desem boş, anlamamakta Nirvana." Böyle söyleyince gülüp omzuna iki kere vurdum. "Takılma böyle şeylere, bak dalgana. Ben öyle yapıyorum."

Kaşlarını çatarak bana uçan tekme attı. "Malsın kızım. Bu ne böyle? Benim canıma tak etti artık."

Çağlar'ın ciddi olduğu nadir konulardan biriydi bu konu. Babamla olan ilişkime çok sinirleniyordu. Haklılık payı olabilirdi belki ama ne fayda ederdi ki? Ben zaten boş vermiştim. Kendi kendine çabalıyor ve bir sonuç elde etmeye çalışıyordu. Faydasız olduğunu kendi de biliyordu ama inanmak istemiyordu.

"Çağlar bizim hayatımız böyle. Ne değiştirebilir ki bunu? Sen de uğraşmayı bırak artık. Senin üzülmene üzülüyorum ben asıl."

Omuzları düşerken oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve sarıldı. Bu benim için yeter de artardı. "Tamam be, zırlama. Demiyorum bir şey."

Gülüp o yapmak için yarım saat uğraştığı saçlarını karıştırarak bozdum. "Hay ben senin. Mal." Benden uzaklaşıp dolabımın aynasına bakarak saçlarını düzeltmeye çalıştı ama hiçbir işe yaramadı.

"Of asıl sen zırlama. Birazdan yatacaksın zaten. Kime şekil yapıyorsun?"

Mekanik bir hareketle başını bana doğru çevirip korkunç bir bakış attı. Yatağımın içine girip yorganı kafama kadar çektim. Çağlar ve dırdırını dinlemek şu an en son istediğim şeydi.

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Where stories live. Discover now