20. Bölüm: [Final]

248 30 63
                                    

Selamun aleyküm 🌺

Bu açıklamalarla birlikte beş bin kelimeyi aşan upuzun bir bölümle geldim...

Bu bölümü yazmak daha uzun sürer sandım ama öyle kapılıp gittim ki dünden beri... Çok şükür bekletmeden bitirip yayımlayabildim. İnşallah yüreğinize dokunur...

Bu arada hâlâ gelmeye devam eden bir soruyu yanıtlayayım inşallah. Talha ve Meryem'i mahkeme boşadığında bir bâin talakla boşanmaları gerçekleşmişti. Bir bâin talakla boşanma gerçekleştiği için diyelim ki yeniden bir araya gelmek istediler; bunun için yeniden nikâh kıymaları gerekir.

Mahkeme onları boşadığında Talha'nın sadece bir talak hakkı gitmişti. Yani iki talak hakkı hâlâ duruyor. O yüzden Meryem'le tekrar evlenebilmesi için Meryem'in bir başka adamla evlilik yapmasına gerek yok. Üç talak gitmiş olsaydı Meryem'e ancak şu şekilde geri dönebilirdi: Meryem bir başka adamla hilesiz, gerçek bir nikâh kıyacak ve bir gün hilesiz bir şekilde boşanırsa ancak o zaman Talha ona geri dönebilirdi. Ama buradaki durum öyle değil. Sadece yeni bir nikâh kıyması yeterli.

Bakalım neler olacak...

Keyifli okumalar ❤️

***

"Yaslan göğsüme sevdiğim
Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir
Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir
Toprak gibidir
Sen ki bulut gibisin
Ay gibisin güneş gibi bazen"

-Erdem Bayazıt

***

"Talha,

O gün, bana bir mektup uzatmıştın. Ardından beni kendimle baş başa bırakıp gitmiştin.

Ben, gece karanlığı çökene kadar açamadım o zarfı. Seni görmek bile beni allak bullak etmişken bana yazdığın satırları hemen gidip okuyamadım. Biraz kendimi dinlemeye çalıştım saatler boyu. Senin söylediklerini düşündüm uzun uzun. Ne annemin: "kabul et" ısrarlarına aldırdım ne de babamın teşvik edici bazı sözlerine... Sadece kalbimi dinledim Talha. Onun hislerine kulak verdim. Kırgınlığımı ölçtüm, özlemimi sonra... Hangisi ağır geldi, inan bilemedim.

Ardından gece karanlığı çöktü odama. Mumu yaktım, dizlerimin üzerine çöküp titreyen ellerimle açtım mektubu. Defalarca kez okudum, neredeyse her satırını ezber ettim.

Ve şimdi dayanamayıp yazmak istedim. Ama sana bir karşılık olarak değil, sadece çok doldu içim. Allah'tan başka kimseye anlatamadığım nice dert bindi sırtıma. Dua ederek ve yazarak hafifliyorum sadece. Senin bu mektubu okuman mühim değil, ben sadece bunu yaparak içimin yangınlarına su serpiyorum.

Dönmek isteyene yollar kapalı değildir. Yeter ki dönmek istesin insan. Yeter ki düştüğü yeri yurdu bellemesin. Yürüyene yollar açık, gelene kapı açık... Ölüm sarhoşluğu gelmeden gitmişsin sen de o kapıya... Bana da binlerce hamd düşmez mi şimdi?..

Talha... Tövbene başka hiçbir şeye sevinmediğim kadar çok sevindim. Lakin ben âcizim, affım sınırlı, merhametim sınırlı, gücüm sınırlı... Oysa sen kudretli, affı sonsuz, merhameti sınırsız bir Rabbin kulusun.

Talha,

Şimdi karşımda olsan belki gururuma yenilip yine kırgın bakacağım yüzüne. Belki yine bir hüzün perdesi inecek gözlerime, seni görünce. Dedim ya âcizim diye, dedim ya güçsüzüm... Bazen istemsizce o kadınla senin gülen yüzün beliriyor gözümün önünde. Durmadan kanıyorum. Ve diyorum ki: Unutmak neden bu kadar zor?..

ÂdemWhere stories live. Discover now