8. Bölüm: "Senden Ayrılıyorum"

225 28 41
                                    

"Ve gözüm eşyamda değil
Yoruldum maddemden
Ta ki dünya bitti
Köşk kurdum sakin oldum"

-Cahit Zarifoğlu

***

Ankara

Adam, arabayı sürerken dün yaşadıkları keşmekeş dolu anlar sürekli olarak gözünün önünde canlanıp duruyordu. Özür diledikten sonra kadından hiçbir tepki alamamıştı. Talha da çok geçmeden odada onu yalnız bırakıp evden çıkmıştı. Şimdi ise iki gün dersi olmamasına rağmen niye yoldaydı? Meryem'in yanında kalmak ve onun kalbini onarmak daha doğru bir seçenek değil miydi?

Onunla daha fazla yüz yüze gelmeye cesaret bulamıyordu. Zaten Meryem de ona hâlâ güvenmiyordu. Ne bekliyordu ki? Özür diler dilemez boynuna atlamasını mı? Sıkıntıyla oflayarak direksiyonu sağa kırdı. Eve varmasına az kalmıştı. Ankara'ya varır varmaz ilk yaptığı şeyi bu sefer yapmamış; Sena'yı arayıp yanına gelmesini istememişti.

Zihni allak bullaktı. Başı ağrıyor, uykusuzluktan gözleri ara ara kapanır gibi oluyordu. Hatta gelirken neredeyse iki kez kaza yapacaktı. Eve gider gitmez biraz dinlenmek, binbir gürültü ile bulanan zihnini biraz susturmak istiyordu. Belki de kaçmak, sadece kaçmaktı istediği.

Apartmanın önüne geldiğinde arabayı uygun bir yere park edip hızlıca aşağı indi. O kadar bunalmıştı ki eve girdiğinde kendini hemen duşa attı. Ardından salona geçip koltuğun üzerinde bir ölü gibi uzun bir süre hareketsizce uyudu.

***

Bursa

Meryem, adam gittiğinden beri iyi hissetmiyordu. Belki biraz daha kalsa ona inanacak, gerçekten bir şeylerin değiştiğini ve adamın onu sevdiğini düşünecekti. Ama neyse ki, ona kanmadan, Talha beklediği gibi onu yine bırakıp gitmişti. Sanki ona hiç sarılmamış, yüzünü okşayıp kendisine uzun uzun bakmamış gibi, sanki hiç özür dilememiş ve "Beni affet" dememiş gibi gitmişti.

Tek kelime etmeden, veda bile etmeden... Sabah kalktığında ne bavuluna ne de Talha'ya dair herhangi bir izle karşılaşmış değildi. Bu yüzden dün yaşadığından çok daha büyük bir kırgınlık ele geçirmişti yüreğini. Tahmin ettiği şeyin bu kadar çabuk gerçekleşeceğini, onurunun adamın elinde bu kadar çabuk oyuncak olacağını hiç sezmemişti. Evet, onun kendisiyle dalga geçtiğini düşünmüştü ama bir an, sadece çok kısa bir an "acaba" diye bir his de içinden geçmemiş değildi.

Şimdi ise o silik his de tamamıyla yok olmuş, evde yine yapayalnız kalmıştı. Gün boyu unutmak ister gibi, onu ve birlikte yaşadıkları o anlamsız anları düşünmek istemeyerek kendisini temizliğe vermişti. En sonunda ter içinde kalıp başka bir şey yapmaya mecâli kalmayınca işi bırakmıştı.

Odasına geçip üzerini değiştirdikten sonra defterinin başına geçti. Defterdeki boş sayfaya o kadar uzun bir süre baktı ki... Ama bugün hayret verici bir biçimde onun için yazmak hiç içinden geçmiyordu. Hatta sitem bile etmeyecekti. Kalemi defterinin üzerine bırakıp derin bir nefes aldı. O kadar yorgun ve tükenmiş hissediyordu ki ağlayamıyordu bile...


***

Ankara

Talha, sınav kâğıtlarını dağıttıktan sonra bir süre sıraların aralarında gezinmişti. Fakat gözleri öğrencileri arasında gezinirken onları görmüyor, daha çok boş boş etrafa bakınıyordu. Kaç gündür bu dalgınlığı taşıdığından kendisinin de haberi yoktu. Belki de defterde adı geçen o Âdem'in kendisi olduğunu öğrendiğinden beridir bu hâldeydi.

ÂdemWhere stories live. Discover now