7. Bölüm: "Özür Dilerim"

199 24 35
                                    

"Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla,
Bâzan sessiz sedasız, ipekten kanatlarla,
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla,
Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla,
Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla,
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla,
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla,
Sözde senden kaçıyorum doludizgin atlarla.."

-Yavuz Bülent Bakiler

***

Meryem, adamın hiçbir karşılık vermeden öylece yatakta oturmasına bir anlam verememişti. Oysa artık son derece kararlıydı. Gözyaşlarını silip odadan tamamen ayrıldığında bedeni hâlâ korkudan titriyordu. Onu çok sevmişti. Fakat adam, bir kere olsun bu sevgiyi görmemişti. Hep horlanmış, kınanmış ve azarlanmıştı.

"Bu yaşamak değil..." diye geçirdi içinden. Artık kendini bu evde bir insan olarak bile görmüyordu. Adamın dengesizliklerinden, sert davranışlarından ve bakışlarındaki soğukluktan artık çok yorulmuştu.

Kendini banyoya attığında ilk yaptığı şey aynanın karşısına geçmek oldu. Dağılmış saçlarına, kızaran gözlerine ve terleyen yüzünün her bir noktasına dikkatle baktı. Çeşmeyi açıp titreyen ellerini suyun altına koydu. Hâlâ iç çekiyor, ara ara boğazından acı hıçkırıklar yükseliyordu. Yüzünü yıkayıp ellerini lavoboya dayadı. Bir süre öylece bekledikten sonra ne yapacağını bilemez hâlde etrafına bakındı. Odaya girmek ve o adamın öfkesiyle baş başa kalmak istemiyordu.

Bir süre banyoda kaldıktan sonra salona geçti. Adam hâlâ odasından çıkmamıştı. Koltuğun bir köşesine sinip bacaklarını göğsüne çekti. Titremesi biraz geçmiş, ağlaması ve hıçkırıkları hüzünlü bir iç çekişe evrilmişti.

Ne kadar süre oturdu, hiç bilmedi. Biraz sonra yorgun bedeni gevşedi. Uzun ve derin bir uykuya daldı.

***

Adam, uzun bir süre öylece yatakta hareketsizce düşünmüştü. Az önce yaptıklarını, kadının korkuyla sararan yüzünü, titreyen bedenini ve "senden çok korkuyorum" deyişini düşündü. İlk defa kendini bu kadar suçlu hissediyordu. Sanki Âdem'i bedenen onun yanında görmüş ve ihanetlerini belgelemiş gibi sert davranmıştı ona. Oysa daha birçok şeyden hâlâ tam anlamıyla emin değildi. Belki de o adam sadece sevgisizlik nedeniyle sığındığı ve sadece telefonda görüştüğü, fazla ileriye gitmediği birisiydi. Belki de aklına gelen kötü görüntülerin hiçbiri yaşanmamıştı.

Yüzünü tekrar ve tekrar ovuşturdu. Sol parmağındaki yüzüğe uzun uzun baktı. Onu döndürüp dururken Meryem'in son söylediği cümleler kulağında yankılanıyordu.

"Boşanalım Talha... Lütfen... Tüm suçu bana at istersen. Konuş annenle. İstediğin her şeyi söyle, her şey kabulüm... Ama lütfen boşanalım."

Onunla yüzleşmekten bu sefer kendisi çekiniyordu. Karşısına çıkmaya yüzü yoktu. Bu yüzden yatakta biraz geriye doğru gidip sırtını başlığa yaslamak için yastığı kaldırdı. Tam o esnada yine onun defteriyle göz göze geldi. Odanın kapısına bakıp yutkundu.

İçini kemiren şüphe ve merak öylesine kuvvetliydi ki kısa bir kararsızlığın ardından kapıyı kilitleyip tekrar yatağa geçti. İlk sayfayı açtı.

"Âdem'e..." yazısını tekrar okudu. Yüreğinde yine aynı öfkeyi duydu. Yine de Âdem'le ilgili şeyleri görmek az önceki kadar kendini kaybetmesine sebep olmamıştı. Belki de kendi ihanetine dair görüntüler ard arda zihnine üşüştüğü içindi.

Diğer sayfayı açtı ve Meryem'in Âdem'e yazdığı ilk yazıyı okudu. Sağ üstte yazan tarihi okudu. Yaklaşık bir buçuk yıl kadar önce, yani evliliklerinin beşinci ya da altıncı aylarında yazılmıştı bu iç döküş. Âdem'le o zamandan beri tanışıyorlar mıydı? Geçen sefer yazıya odaklandığından tarihi hiç fark etmemişti. Şimdi burada yazan tarihi görmek kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Bu kadar uzun zamandır birlikteler miydi? Peki bunca zaman yanlış bir şey yapmadan mı birbirlerini sevmişlerdi? Bu ihtimal nedense ona uzak geldi. Onca zaman bu denli sevdiği birinden nasıl ayrı kalabilir ki, diye düşündü.

ÂdemWhere stories live. Discover now