10. Bölüm: Azap

195 26 56
                                    

"Bir gün ben
İri ve kaslı gövdem
Sapsarı kesildim
Hali harap bir dev çıktı önüme
Gözlerini öyle açtı ki yüzüme ve ağlamış
Sonra söyleştik"

-Cahit Zarifoğlu

***

Bursa

Yüreğindeki ıstırap, günler geçtikçe şiddetini daha da arttırmıştı. Her saniye, her dakika, her saat beyninin içinde sinsice gezinen o görüntü netleşiyor, hatta bazen canlanıp onu deli etmeye çalışıyordu. O gelene kadar bu acıyla başa çıkmanın yollarını aramıştı. Şimdi ise adam yanındaydı ve çıkmaz bir sokakta olduğunu daha iyi kavrıyordu. Onu gördükçe bu hissi daha çok giriftleşecekti. Yüzüne baktıkça sıkışır gibi olan kalbinden anlıyordu. Belki de bu yüzden yüzüne bakmamak için direnmişti.

Sırtını dayadığı duvardan ayrılabildiğinde Talha'nın acı yüklü çehresine bakmadan gözyaşlarını sildi. Odadan çıkmak üzere ayağa kalkıp ağır adımlarla kapıya doğru ilerledi. Onu ne kadar çok sevmişti... Sevilmemeye katlanmak, aldatılmaya katlanmaktan daha kolaydı. Bunu, aldatıldığında anlamıştı. O kadının görüntüsü bir hayalet gibi karşısına çıkıyor ve boğazına kördüğümler bırakıyordu. Her şeyi affedebilirdi. Sevilmemeyi bile... Ama aldatılmayı.... O görüntü zihninden çıkmadığı sürece affedemeyecekti, bunu seziyordu.

Odadan çıkıp kapıyı kapatmaya çalışınca ise adam buna izin vermedi. Kapının kulpunu tutup çekmiş ve Meryem neye uğradığını şaşırmıştı. Eşi, yakınına gelip kısık bir sesle: "Meryem..." dediğinde artık onun ağzından adını bile işitmek istemediğini fark etti. Talha ise onun bu kaçışlarından yorulmuş, biraz olsun konuşmak istiyordu. Bu yüzden kolundan acıtmayacak bir şekilde tutup onu tekrar odaya çekti. Kapı kapanıp Meryem, bu adamla baş başa kalınca onunla konuşmaya dair hiçbir istek taşımadığını fark etti. Hem ondan neyi dinleyecekti ki? Nasıl aldatıldığını mı...

"Git buradan!" diyen sesi son derece soğuktu bu yüzden. Kendisi bile onunla bu denli hissiz konuşabildiğine şaşırmıştı.

"Beni dinle Meryem..."

"Dinlemek istemiyorum! Git dedim!"

"Sen bu hâldeyken çekip gidemem. Lütfen dinle biraz olsun."

Meryem, onun bu ısrarına öfkelenerek, "Git buradan!" diye haykırdı. Sanki Talha'nın dedikleri kulağına ulaşmıyor, zihninde yer bulmuyordu.

Talha, giderek artan öfkesini kontrol etmeye çalışarak alnını oluşturdu. Gözlerini birkaç saniyeliğine kapatıp tekrar açtı. Sakinleşmeye çalıştı.

"Seni dinlemeyeceğim Talha! Dinlemek istemiyorum. Sen beni en normal zamanda bile dinlemedin... Şimdi senin ihanetini mi dinlememi istiyorsun?"

Son cümlesinde sesi iyice titreyen Meryem, ondan bir karşılık gelmeyince umutsuzca yere çöküp dizlerini karnına çekti. Başını dizlerinin üstüne eğip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bu ağlama krizleri ne zaman dinecek o da bilmiyordu. Ama bu süreci kolay atlatamayacağını, her geçen gün canının biraz daha yanacağını biliyordu.

"Kalbim acıyor... Kalbim çok acıyor..."

Talha, sayıklamaya başlayan eşinin bu hâlini görünce sarsıldı. Öfkesi, yerini derin bir merhamete bıraktı. Ne yapacağını, nasıl hareket edeceğini bilemeyerek ayakta öylece dikildi.

"Talha... Neden bana bunu yaptın? Neden?.. Ben, sana ne yaptım?"

Adam, dizlerinde derman bulamayarak karısının karşısına çöktü. Onun acısını izlemeye koyuldu. İzledikçe kendisine olan öfkesi artıyor, içindeki ses kulağına nefret cümleleri fısıldıyordu. Kadın ise sayıklar gibi acısını adamın gözlerinin önüne sermeye devam etti:

ÂdemWhere stories live. Discover now