2. Bölüm: Buruk Bir Sevinç

206 21 11
                                    

"Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla."

-Cahit Zarifoğlu

***

Ankara

Adam, kendisine sarılan kadının gözlerine bakıp saçlarını okşarken aklında ne karısı vardı, ne annesi ne de başka bir şey. Bu beyaz ve ufak yüzün her zerresini, bu ela gözlerin içindeki her bir renk tonunu, bu kaşları, bu güzel başın üzerindeki güzel siyah saçları; kısacası onu, sadece onu, tüm benliğiyle seviyordu.

"Seni özlemişim."

"Ben de..." diye karşılık veren kadın iç çekerek, "Ama..." dedi. Adam, onun yine hangi konuyu açacağını bildiği için gergin ve biraz da bıkkın bir ifadeyle konuşmasını bekledi.

"Bu kaçamaklardan bıktım ben... Lütfen anla beni. Fakültede anlayanlar olacak diye ödüm kopuyor. Eğer biri duyarsa, senin de adın lekelenecek. Kimse; 'evli öğretim görevlisi aynı odadaki öğretim görevlisi arkadaşıyla flört ediyor' diye adının çıkmasını istemez..."

Sesine biraz kırgınlık yükleyerek konuşan sevgilisine biraz daha yaklaşıp, "Şunu düşünüp durma artık." dedi. "Korkuyla yaşanmaz."

"Dönemin başından beri aynı şeyi söylüyorsun." diyen Sena, biraz da sinirli bir edayla yerinden doğruldu.

Adam, gözlerini devirip ofladı. O anda aklına, karısının siyahlar içindeki hâli geldi. Sanki bu zamana ait değildi de bundan birkaç yüz yıl öncesinden fırlayıp gelmişti. O dümdüz sade gelinliğinin üstüne bile, içine üç kişinin sığabileceği, bol bir ferace giymişti. Bu yüzden yaşantı olarak da onunla aralarında aşılamaz bir mesafe olduğunu düşünüyordu.

Doğruldu ve sevgilisinin koltuğun kenarında kırgınca gezinen ellerini tuttu.

"Bana bak Sena."

Kız, gözlerini ellerinden ayırmadan, "Yine aynı şeyleri mi söyleyeceksin?" diye sitem etti. Adam, nefesini bıkkınca dışarı üfleyip sevgilisinin çenesinden nazikçe tuttu ve başını kaldırdı. Âşık olduğu ela gözler, yüzüne güven duymayarak baktığı için, kararlılığını göstermek amacıyla gülümsedi.

"Annemi es geçemeyeceğimi bilerek bana gelmedin mi?"

"Artık yoruldum..."

"O kadını sevmiyorum Sena." Yüzüğünü işaret edip, "Bak..." dedi. "Bu yüzük, bir gösteriden başka bir şey değil."

Karşısındaki sorgulayan bakışlara karşı bir süre sessizce onu izledi. Biraz sonra sevdiği kadının yanaklarını kavrayıp tüm kararlılığıyla gözlerine baktı.

"Bu, içinin rahat olması için yeterli değil mi?"

Sena, ondaki bu kararlılığı görünce memnuniyetini belli eden bir gülümseme eşliğinde ona sarıldı.

"Seni seviyorum..."

Bir süre hiç konuşmadan sadece birbirlerine sarıldılar. Sena, birkaç dakikanın sonunda derin bir iç çekti. Ardından başını adamın göğsünden çekip önüne gelen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Galiba yoruldum ben... Yani... Bu kaçamaklardan, seninle bir kere bile bir cafeye ya da bir restoranta gidip baş başa özel bir gün geçirememekten... Hayallerim var ikimize dair. Yolda özgürce dolaşmak, ellerinden tutmak, sana fakültede bile rahatça "canım" diye hitap edebilmek... Hiçbir zaman, odada yalnız kaldığımız zamanlarda bile, rahat değiliz. Biraz gülüşecek olsak beni uyarıyorsun. Biraz sarılmak istesem beni kendinden uzaklaştırıyorsun. Artık çok yoruldum, sinirlerim bozuldu... Seni üzmek istemiyorum ve evet her şeyi kabul ederek geldim. Ama işte..."

ÂdemWhere stories live. Discover now