Yüzündeki öfke hali yerini başka bir ifadeye bırakmıştı sözlerim onu etkilemişti belkide bunu bilemezdim ama bunlar beni etkiliyordu günler boyunca değiştim taklidi yapan bir ruh hastası sanmıştım onu ama o Atalay bile değilmiş sinirlenip bana zarar veren o kişi gitmiş sağa sola sallaşan biri olmuş diyordum ama öyle değilmiş o bambaşka biriymiş o bana kabusları yaşatan kişi değilmiş bu yüzden onu o halde görünce canım yanmıştı belki o da kötü biriydi belkide sadece ameliyata gireceği için oyun oynayan sahtekarın tekiydi ama bana cehennemi yaşatmaya devam etmemişti.

Hastaneye geldiğimizde o düşündüğümüz korkunç sahne gerçekleşiyordu Tuğkan aniden arabayı durdurdu ve el frenini çekti.

"Personellerin çıkış kapısından gir."

Onun inmesiyle bende arabadan inmiştim ve eliyle bana gösterdiği tarafa doğru koşmaya başladım bana yaptığı bu iyiliği unutmayacaktım.

Binaya girmiştim ve bir tarafa doğru koşturan hemşireleri takip etmeye başladım nereye koştukları az çok belliydi boydan boya olan dev camın önünden geçerken bir anlığına durmuştum ve aşağıda hepsini gördüm Tolga ve Doğan da dışarıya çıkmışlardı her iki tarafında arkasında kendi adamları vardı ne konuştuklarını duymuyordum ama yaptıkları şeyi görebiliyordum Atalay silahını Tolgaya, Doğan ise silahını Tuğkan'a doğrultmuştu şuan iki kardeşinde kafasına nişan alınmıştı.

Şuan yaşanacak sahne sadece acıydı tek duam bu durumun kimse zarar almadan bitmesiydi ama imkansız bir şeyi istiyordum burada bir kişinin daha kanı dökülmeden durmayacaklardı.

Ameliyatın gerçekleştiği yere gelmiştim herkes aşağıda silah çektiğinden burada hemşireler dışında kimseler yoktu kafamı ameliyathane yazan kapının üzerine yasladım.

"Lütfen ölme..."

O içerde hayatta kalma mücadelesi verirken diğerleri birbirilerinin hayatlarına son vermeye çalışıyordular, hayat bu kadar basit miydi ki silah çekmekte zorlanmıyordular?

İçeriden yaklaşan ayak sesleriyle geriledim ve kapının açılmasını bekledim açılmasıyla içeriden çıkan hemşireyle göz göze gelmiştik.

"Durumu iyi merak etmeyin hayati tehlikesi yok."

Yanımdan geçip uzaklaşmaya başladığında ellerimle yüzümü kapattım çığlık atmamak için kendimi tutuyordum bu seferki gözyaşlarım mutluluk gözyaşlarıydı.

Kulakları sağır edecek ateş sesini duyduğumda ellerimi yüzümden indirmiştim ve cama doğru koşmaya başladım biri vurulmamıştır diye dua etmekten başka bir şey gelmiyordu elimden cama yaslanıp aşağı baktım herkes aynı yerinde duruyordu  haraketlenme dahi yoktu konuşuyor olmalıydılar sanırım kaçmanın tam zamanıydı Atahan'ı görememişte olsam iyi olacağını öğrenmiştim bu yeterdi geldiğim yöne doğru koşmaya başladım hızlı olmalıydım.

Tuğkan'dan

Arabaların aralarından geçip adamların önünde yerimi aldım beni görmeyi beklemeyen Atalay bana bakmasının üzerine hastaneden çıkan Tolgaya silahını doğrultmuştu onunla aynı anda Doğan da silahını bana kaldırmıştı.

"TUĞKAAN!"

Doğan'ın bana bakarak adımı bağırması üzerine elimi belimdeki silahıma attım ama Atalay'ın tetiğini çektiği anda Tolgayı vuracağını anlamıştım.

"Atalay yapma."

Atalay ne silahını indirdi ve bir saniyeliğine olsun gözlerini kırptı Tolga'nın ona ihanet ettiğini düşünüyordu.

"Atahan'ı vurdum, onlardan birini zaten vurduk Atalay indir silahını!"

Silahını ateşlediğinde gözlerimi birbirine bastırmıştım Tolgayı vurmamış olmasını diliyordum.

"KAHRETSİN OROSPU ÇOCUKLARII!"

Gözlerimi açtığımda havaya ateş ettiğini anlamıştım Tolgaya baktığımda korkmadığını gördüm korkmuyordu Doğan'ın yanında dimdik duruyordu. Doğan silahını indirdiği anda elimi Atalay'ın silahını tuttuğu koluna uzattım ve kolunu indirdim.

"SENİNLE HESAPLAŞACAĞIZ TUĞKAN ŞİMDİ SİKTİRİN GİDİN BURDAN!"

Doğan'ın nefretle yüzüme bakmasını izliyordum bana meydan okumuştu farkındaydım ama Doğan, ne ara Atahan'ı bu kadar sevmişti bilmiyordum onu vurmam sanırım bir hataydı kardeşimi vuracağını sanmam büyük bir aptallıktı Atahan Tolgayı vurmazdı kendi vurulurdu da Tolgayı vurmazdı ama o an düşünemedim ve yapmamam gereken bir şey yaptım.

"Tolga! BU İTLERDEN BİRİSİN BUNDAN SONRA LAN ANLADIN MI!"

Atalay'ın Tolga'yı düşmanlarımızdan biri ilan etmesiyle düşüncelerimden sıyrılmıştım evet onu düşmanı yapmıştı yapmamalıydı ama yapmıştı gözlerimi Doğandan Atalay'a çevirdiğimde söylediklerini duymuştum.

"Hepinizi geberteceğim..."

Son söylediği sözü sessizce söylemesinin ardından arabalara doğru dönmüştü tüm adamlar onu takip ederken ben Tolgaya bakıyordum o da bana, artık düşman taraflarda yer alıyorduk ve Atalay bana kardeşini vur dediğinde yapmak zorunda kalacaktım.

~~~~~~

Herkes arabalara binip uzaklaşmaya başladığında sağda solda Asyayı aramaya başlamıştım görünürde yoktu ve onu aramaya karar verdim belki gitmiştir yetişmiştir diye düşünüyordum.

Telefonunu defalarca aramama rağmen ısrarla meşgule atıyordu içim daralmaya başlamıştı sanki bir şeyler ters gidiyor gibiydi ki her şey zaten yerinde gitmiyordu.

Son bir kez daha arayıp telefonu kulağıma kaldırdığımda Asya'nın dedikleriyle nefesim kesildi.

"Tuğkan yardım et! Bu insanlar onlar, beni..."

Telefonu Asyadan almış olmalıydılarki bu sefer konuşan bir erkek sesiydi.

"Tuğkaann."

İsmimi uzatarak söylemesinden onu tanımıştım onlarla karşılasan gerçek Atalay olmadığından Atahan kendilerine saldıranları tanıyamamıştı tanıyamazdı da çünkü bu insanların derdi Atalaylaydı.

"Size bir hafta vermiştik. Tik tak zaman doldu."

Telefonu suratıma kapatmasıyla telefonu indirdim ve ekrana baktım Asya ellerindeydi ve kaçması imkansızdı.


Bu bölümünde sonuna geldikkkk

Bidahaki bölümde görüşürüzz

Ateşin İzleri Where stories live. Discover now