Part-30 ✈️

687 60 43
                                    

Lanet saat bir anda ötmeye başlayınca sinirle kapatmaya çalıştım, fakat sinirimden saati susturmaya çalışırken yere düşürmüştüm. Ve şu an ellerimi kulaklarıma kapatmış, bu lanet sesin susmasını bekliyordum. Lanet.

Bir anda heyecanla yerimden fırladım. İngiltere! Saati susturup üzerimi değiştirdim. Süpeeer! İngiltere'ye gidiyoruuuuum! Bavulumu ve diğer eşyalarımı alıp aşağıya indim. Arabama eşyalarımı yerleştirip biletimi, paralarımı ve telefonumun içinde olduğu çantayı aldım. O en önemli çantamdı. 'Bilet nereden?' derseniz sipariş vermiştim, oradan geldi.

Havaalanına geldikten sonra benim uçağımın olduğu yere gittim. Saat 8:30'du. Bavullarımı yerleştirdiler ve ben içeriye girdim. Zaten bavul yerleştirme olayı nereden baksan 30 dakika sürüyordu. Ben de bu 30 dakika içerisinde müzik dinlemeyi tercih ettim.(Mp4'ten) Herkes uçağa bindikten sonra, gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı. 'Don't Let Me Go' çalarken uyuya kaldım...

Bir süre sonra...

Yanımdaki hostesin 'Hanımefendi, geldiniz.' demesiyle uyandım. Acaba şarkıyı kaçıncı dinleyişimdi. Hemen kalktım ve uyku sersemliğimi üzerimden atmaya çalıştım. Dengemi bile sağlayamamışken uçaktan inmeye çalıştım. Zar zor indikten sonra etrafıma bakındım. İngiltere'nin serin havası beni kendime getirmişti.

Bavullar alındıktan sonra telefonumu açtım ve kalacağım otelin yerine baktım. Bir taksiye binip otele gittim. Otel süperdi. İngiltere'deki her şeyin olduğu gibi. Otelde odama çıktım ve eşyalarımı yerleştirirken düşündüm. Harry neredeydi?

Bu sorunun cevabını düşündüm, düşündüm. Ama heryerde olabilirdi. Nişanlısıyla beraber... Ahh, nişanlısıylaysa ben ne yapacaktım? Ona yumruk geçirirken, Harry ne yapardı? Tabii Harry'e de geçirmeyi düşünüyordum. Ben onun için hapishanelerde sürüneyim, o nişanlansın.

Yatağıma oturdum, ve her şeyin bir oyundan ibaret olabileceğini düşündüm. Belki başta attığı mesaj yüzünden pişmandı, ve benden sonsuza kadar kurtulmaya çalışıyordu? O zaman neden ben ondan ayrıldığımda o hâlâ benimle olmak için çabalamıştı ki?

Sonsuza kadar, diye düşündüm. Her şey mantığıma uyuyordu. Bunun nişanlısı kimdi ki? Telefonu açtım ve araştırdım. Ahh, olamaz. Barbara Palvin. Ben... çıldırmak üzereydim. O kadınla asla baş ölçüşemezdim. Asla. Yapamazdım. Bir kez kadın o kadar taş ki, ona vurduğumda, bir taşa vurduğum için elim kırılırdı sanırım. Kaya, kaya. (Bi dakika kusuyorum) (Tiff kendini çirkin hissediyor, yoksa kesinlikle Tiff ondan daha güzel~ Öznel Yargı)

Baya acıkmıştım. Otelin lokantasına indim ve yiyecek bir şeyler alıp bir masaya oturdum. Yemeklerimi yerken bir kişi dikkatimi çekti. Uzun saçlıydı. Acaba kim? Ahh, saçmalama Tiffany. Dünyada bir sürü uzun saçlı insan var, diye düşündüm. Ama bu aynıydı. Bukle bukle. Uzun. Ve eveeeeet! Oydu. Ama hayııııır! Bana bakıyordu. Hemen gözlerimi devirdim. Sanki gözlerimi devirince beni görmeyecekti!

Ve daha sonra yanıma gelmeye başladı...

Whatsapp |Haylor Swyles|Where stories live. Discover now