Chapter 6-Innovations

52 4 4
                                    

"Daha ne kadar uyuyacak? Nasıl hekimlersiniz siz!"

Kulağıma uzaktan da olsa gelen tanıdık sesle gözlerimi açmaya çalışırken gözüme vuran güneş ışınları buna engel olmuş, ve ben de uyandığımı belli etmek için mırıldanmıştım.

"Uyandı!"

Gözlerime düşen ışığın kesilmesiyle yavaşça kendime gelirken kalkmaya çalıştım, fakat karnımdaki acıyla inleyerek geri eski pozisyonuma döndüm.

"Hank, o nerede? İyi mi?"

Hank, benim hayattaki tek değerli varlığımdı. Ben onu kaybedersem bu hayatta yaşayamazdım. Beni tek önemseyen o minik cana o kadar bağlanmıştım ki, ailem yerine koyuyordum.

Ha bir de şu yabancı, diğer adıyla Jimin, beni önemseyen biriydi sanırım. Tam tanımıyordum ama bana endişe içerisinde bakan gözleri bunu kanıtlar niteliğindeydi.

Gözlerim Jimin'e oldukça benzeyen birinin kucağındaki Hank'la kesiştiğinde, canımın yanmasını umursamadan ayağa kalktım ve sendeleyerek onu aldım.

"Annecim, özledin mi beni?" Hank başını omuzlarıma koyup beni anlamış gibi havladığında gülerek onu okşadım.

"Chaeyoung, dinlenmen gerek, bak yaran var. Ani kalkmaman lazımdı."

Jimin telaşla yanıma geldiğinde hızla ondan hem kendimi hem de onun kucağına gitmek isteyen Hank'ı uzaklaştırdım.

"Bana dokunma hakkını kim veriyor sana?"

Sert çıkan sesimle etrafımdakilerin korkuya bürünen bakışları Jimin'e döndü. O ise sakin bir şekilde geriye çekildiğinde korku dolu bakışların yerini şaşkın dolu bakışlar aldı.

"Sinirlenmesi gerekiyordu vay anasını..."

Badem gözlü olan kız yanındaki çocuğa fısıldadı, Jimin'in bana yumuşak olan bakışları anında onlara sertlikle çevrildi.

"Çıkın dışarı, Chaeyoung'un dinlenmesi lazım." Hank'ı yatağa koyup alayla elimi belime yerleştirdim.

"Beyefendimize bak, sanki kendisi çıkmayacak..."

"Evet, çıkmayacağım."

Bendeki alaylı gülüş Jimin'e geçti ve büyük bir rahatlıkla yatağın karşısındaki koltuğa oturdum.

"Sayın tanımadığım kişi, hani benim de özel bir hayatım vardı ya?"

"Tamam işte o özel hayatın içinde artık bende varım."

"Gel, duşa da beraber girelim de tam olsun."

"Olur."

Dehşet dolu bakışlarımı ona gönderdiğimde gülerek konuştu.

"O kadar da değil Chaeyoung, duşa sana zarar gelmedikçe seninle girmem."

"Ay çok sağol, bak çok rahatladım şimdi. Çık dışarı!"

Elimle büyük ve geniş olan kapıyı gösterdiğimde kafasını olumsuz şekilde salladı, sabır dileyerek sinirlerime hakim olmaya çalıştım.

Ya bu adam deliydi ya da ben kesinlikle komadaydım. Büyük ihtimalle öyleydim.

Odada gözlerimi gezdirdiğimde dışarıda sanki tüm asaletini göstermek istercesine parlayan ve dört köşeli olan büyük pırlanta ile içimde oluşan ve anlamlandıramadığım huzurla geri gözlerimi yere çevirdim.

"Element, sana kavuştuğu için böyle parlıyor. Tıpkı benim de sana kavuştuğum gibi."

Jimin ayaklanıp ellerini arkasında birleştirerek pencereye ilerledi.

"O ve Ben, sen olmadığında yaşayamayız. Bizim içimizde taşıdığımız elementlerin ana kaynağı sensin. Sen olmazsan biz de olmayız."

Gözlerim element diye anlattığı büyük taşla kesiştiğinde, element tüm gücünü göstererek güzel ışıklarını her yere yayarken, Jimin gülerek bana döndü.

"Sen olmazsan, ben olmam Chaeyoung. Bu yüzden seni korumak zorundayım."

Bir eliyle beni yavaşça kaldırıp pencerenin önüne getirdiğinde tüm odada yankılanan naif sesi içimin kıpır kıpır olmasını sağladı.

"Bak nasıl parlıyor, gördün mü? Tıpkı senin gibi."

Gözlerim yanımdaki adamın pürüzsüz yüzüne istemsizce döndüğümde, kalbimde oluşan mayhoş bir hızlanma tüm vücudumu ele geçirdi.

Kaderimi değiştirecek olan bu adama karşı ben ilk kez ne yapacağımı bilemiyordum.

Selam!

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir!

Kitaba biraz komiklikte katmanın zamanı geldi bence bu bölümü beğenmedim ama sizide bölümsüz bırakmak istemedim

Neyse

İyi Okumalar Sevgili Dostum!

-Lizzie🫂

The Future Queen-JiroséWhere stories live. Discover now