Chapter 5- Black magic and light

59 6 19
                                    

Korkuyla arkasına bakmadan koşmaya devam etmişti genç kadın.

Yüzüne vuran soğuk hava gözlerini doldururken koşuşunu daha da hızlandırmıştı.

Gördüklerine inanamıyordu. Hayatında ilk kez bu kadar güvendiği birinin bunları yapmış olmasına ihtimal bile veremiyordu.

Fakat görmüştü. Etrafta yayılan kara büyüyle birlikte can veren patronunu ve onu acımasızca öldüren o yabancıyı görmüştü.

İlk kez böyle bir korku hissetmişti Chaeyoung. Kalbinin hızla ritmi bütün vücudunu esir alırken hızla yere düşmüştü.

Taşların keskin tarafı narin derisine izler bırakırken ayağa kalkarak koşmaya devam etmişti.

Tek düşüncesi evde onu bekleyen, bu hayattaki tek güvenebileceği varlık olan Hank'tı. Daha birkaç gün önce tanıştığı yabancının tek dostuna zarar vereceği düşüncesi ise tüm zihnini boyamaya başlamıştı.

Ellerinden akan sıcak sıvıyı umursamayarak sokağın dibine çöküp ağlamaya başlamıştı Chaeyoung. İlk kez birine bu kadar güvenmişti.

"Neden? Neden ben?" Titreyen sesiyle ağlaması hızlanmıştı genç kadının.

Bomboş ve titrek bir ışıkla aydınlanan sokakta tek başınaydı Chaeyoung. Tıpkı hayata ilk gözlerini açtığındaki gibi içi üşümüştü yine.

Geçmişinden gelen yalnızlık hissiyle gözlerini silip zoraki ayağa kalktı. Her ne kadar unutulmuş olsa da tek değerlisi için savaşmak zorundaydı.

Sendelendiğinde ise hızla duvardan tutunmuş, kalbine giren ağrıyla derin derin nefesler almaya başlamıştı.

"Tatlı, masum avımızda buradaymış desene..." Kulaklarına dolan laubali sesin olduğu yöne döndüğünde korkuyla geriye doğru bir adım atmıştı.

"Sende kimsin?" Karşındaki adamın kulakları tırmalayan kahkasıyla yüzünü buruştururken elini duvardan çekerek kendini düzeltmeye çalıştı.

"Bilmem, Jimin iyi bilir kim olduğumu."

Duyduğu isimle gözleri dolarken tırnaklarını derisine geçirmişti Chaeyoung.

Kimseye güvenmemesi gerekirken hayatının hatasını yapmıştı. Hayatına birden giren yabancı onu nasıl bir yola sürüklediğini düşünmeden alı koyamamıştı.

Karşısındaki adamın yavaş yavaş yükselmesiyle beraber geri geri giderken adamın alaycı konuşması tekrardan kulaklarına ilişmişti.

"Biraz oyun oynayalım mı Chaeyoung? Mesela seni öldürme oyunu?"

Büyücünün gözlerini saran siyahlığa şokla bakarken yerden havalandığında ise korkuyla çığlık atmıştı.

"Boğarak mı öldüreyim seni? Hani nerde o çok sevgili koruyucun?" Büyücü tek bir hamleyle kızı duvara fırlattı.

"Hani bak yok gördün mü? Sen unutulmaya mahkumsun çünkü."

Vücudunda hissedilen ağır acıya rağmen var gücüyle koşmaya başlamıştı yine.

Tek derdi yaşamaktı Chaeyoung'un. Tek derdi evde onu bekleyen tek ailesine kavuşmaktı.

Sokaktan çıkacağı anda önünde beliren büyücüyle geriye doğru sendelenmişti.

"Zavallı kız, o güzel bedenine yazık olacak böyle bir ölüm..."

Chaeyoung korkuyla karşındaki büyücüye baktığında tekrardan gördüğü siyah sisle afallamıştı.

Nasıl bir oyunun içine düşmüştü? Bu yabancı onu nasıl bir oyuna itmişti?

Gözyaşları yavaş yavaş akmaya başladığında bacaklarının hissizleşmesiyle yere çöktü.

Görüş açısını yavaş yavaş giderken nefes alamamış ve tişörtünün yakalarını çekiştirdiğinde teninin yandığını hissetmişti.

Büyücü karşısındaki kadını öldürecek olmanın zevkini yaşarken kadının parlak gözleri ona dönmüş ve hemen ardından 4 element ise kadının arkasında görünmüştü.

Gücünün etkisi altında olan Peri hızla yükselirken karşısındaki büyücüye nefretle konuşmuştu.

"Ölüm, korkaklar için bir kurtuluş kapısıdır ve ben bugün senin için son bir iyilik yaparak sana o kapının anahtarını vereceğim."

SELAMLAR EFENİM

ÇOK PİS İLHAM GELDİ BİR BÖLÜM DAHA SALABİLİRİM

İYİ OKUMALAR SEVGİLİ DOSTUM!

-Lizzie❄️

The Future Queen-JiroséWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu