"Nerde kaldın?"

Çıkış kapısını açan Tuğkan'a bakarken bile o görüntü gözümün önünden gitmiyordu.

"İyi misin sen?"

Başımı sallayıp dışarıya çıktım beden olarak burdaydım ama ruhum başka yerlerde geziniyordu.

"Seni bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakma sadece senden özür dilemek istiyorum." bana baktı ve devam etti.

"Kardeşim adına senden ve ablandan özür dilerim o bu aralar biraz dengesiz ama düzelecektir, arabasından da çaldığı parayı çıkarmışlar bir müddet buradan uzak durması için onu Ankaraya göndereceğim size daha bulaşamayacak."

Yüzündeki ifadeden mahçupluğunu görebiliyordum ama bu onun suçu değildi.

"Senin bir suçun yok."

Elinde tuttuğu anahtarlığını uzatınca önce elindekine sonra ona baktım.

"Senden özür dilemeden uyuşamazdım. Şimdi al anahtarlarımı git ben senden sabah alırım."

"Sen nereye?" diye sordum kapanmakta olan gözlerimle.

"Sahilde turlayacağım kafa dağıtırım."

Ona doğru bir adım atıp yere baktım bunu söylerken yüzüne bakmayı düşünmüyordum.

"Bende gelebilir miyim?"

Sorumun üzerine cevap gelmeyince ona bakmaya karar vermiştim bana bakışında bir farklılık vardı.

"Ya da neyse.."

"Gelebilirsin sanırım neden olmasın."

Zorla gülen yüzümle ona bakıp tebessüm ettim sanırım benimde kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Belki onunla gitmek saçmalıktı ama nedense bunu yapmak istiyordum onunla beraber araca bindim ve şirketten uzaklaşmaya başladık.

Araba da çalan müziği dinlerken dışarıyı seyrediyordum saat geç olduğundan etraf sakindi durduğumuz bir istasyonda bira alıp gelmişti birini bana uzattığında reddetmiştim ama daha sonra arabayı uçurum kenarına çekip durdurdu.

"Hani sahile gidecektik?." diye sorduğumda elindeki biranın kapağını açıyordu.

"Burası daha iyi değil mi?" dedi ve elindekinin tekini tekrar bana uzattı bu sefer almıştım ve o acı tadın boğazımı yakmasına izin verdim.

"Evet güzel ama korkutucu." dedim gülerek ve ardından tekrar içtim şişesi bayağı büyüktü bana bunu bardakla vermesi gerektiğini düşünüyordum ve birazdan o da öyle düşünecekti.

Şişeyi yarılayınca saçma sapan gülmeye başlamıştım belli belirsiz konuşuyor aksine konuşmuyor saçmalıyordum.

"Ayy bu ne güzel şeymiş bölee." dedim şişeyi göstererek o ise bana sanki büyülenmiş gibi bakıyordu aniden arabadan inmemle telaşlandı.

"Asya! Dur nereye gidiyorsun?"

Koşarak uçurum kenarına geldim ve ayağımın dibindeki taşları ittirmeye başladım.

"O kadar yakın durmamalısın."

Yavaşça dönüp ona baktım tek eli siyah eşofmanın cebinde üzerinde hırkası vardı elinde tuttuğu şişeyi kenara attığında kendi elimdekini kaldırıp baktım.

"Çok hızlısıın."

Gülerek bana yaklaştı ve belimden yakaladı.

"Oraya çok yakın duruyorsun."

Belimden çekip kendine yaslayınca kendimi tuhaf hissetmiştim ama istemsizce başımı göğsüne yasladım.

"Korktun mu?"

"Neyden?"
Sesi çok yakından geliyordu, sanki beynimin içinde konuşuyordu.

"Düşmemden."

Kendimi ondan ayırıp ela gözlerine baktım ilk kez bana bu kadar güzel görünüyordu.

"Hayır korkmadım."

Onu ittirerek başka tarafa kaçtım hemen uçurumun kenarında duruyordum.

"Yaa kötüsün!" dedim gülerek o da aynı şekilde gülerek bana bakıyordu.

"Çekil ordan ciddiyim."

"Gel ve kurtar beni o zaman." dedim yine aynı şekilde gülerek bu sefer beni sertçe çekip uçurum kenarından uzaklaştırdı dudaklarımızın birbirine değmesine milim kalmıştı.

"Keşke beni o hayattanda böyle çekip kurtarabilseydin."

Nefesimi dudaklarına bıraktığımda önce gözlerine bakmıştım daha sonra dudaklarına. Beni öptüğü anda kendimi geri çekmiştim ama daha sonra onu öpen ben olmuştum.

Yorum ve vote yapmayı unutmayın. 🥰

Ateşin İzleri Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt