#23#

289 24 19
                                    

"O öldü ben kaldım."

#2 ay sonra#

Ben Canan Karan namı değer kızıl darbe

Kızıl darbeydim ben, darbelerim o koyu kırmızıyı yumruklarımla birleştirdiği için öyle söylenirdi.

İşler çok değişmişti, av ve avcı yer değiştirmişti.

İki ay önce abimin tuttuğu doktor nabzımın durmasını sağlayan bir ilaç kullanıp beni ölü göstermişti. Tabi herşeyin bir zararı olduğu gibi onun da bir yan etkisi olmuştu. İki hafta komada kalıp ardından normal odaya alındım. Tedavi sürecim çok uzun ve yoğun geçmişti. İlaç yüzünden komadan çıktıktan sonra ayaklarımı hissetmemiş ve fizik tedavi sürecine girmiştim.

İki ayda hayatım olabildiğince değişmişti. Abim bana sahte kimlik çıkartıp beni İngiltere'ye yollamıştı. Burada her ne kadar garsonluk yapıyor gibi gözüküsemde geceleri alt katta kimsenin bilmediği alanda kafes dövüşü yapıyordum. Olabildiğince gelişmiş ve kilo almıştım.

Saçlarımı omuz hizasında kestirmiştim. Artık onlar benim için fazlalıktı, saçlar anıları saklardı ve ben içimdeki Güneş'ten vazgeçmişken saçlarımı taşımaya devam edemezdim.

"Canan."

İsmimin seslenmesiyle daldığım düşünce havuzunun yüzeyine çıktım.

"4 numaralı masayla ilgilenir misin?"

Medine de Türkiye'den geldiği için aramızda türkçe konuşuyorduk.
Elime not defterimi alıp masaya gittim.

"Welcome, is there anything you want?"
(hoşgeldiniz istediğiniz bir şey var mı?)

Dedim oldukça neşeli tutmaya çalıştığım sesimle. Karşımdaki iki adam oldukça yapılıydı akşam ringe çıkacakları çehrelerinden belli oluyordu. Sert ve bir o kadar da kaslı yapıları vardı.

Bu akşam çıkacağım dövüşü düşündüm rakibimin adı eternal(sonsuz) 'dı.  Çok yaratıcı bir isim olduğu söylenemezdi. Burada genelde ingilizce isimler kullanılırdı ama taraftarlarım türk asıllı olduğumu öğrendiklerinde bana jest olarak böyle seslenmeye başlamışlardı. Telaffuzları her ne kadar düzgün olmasa da çabaları göz yaşartıcıydı.

Kimse yüzümü sorgulamazdı. Ringde yüzünü göstermeyen tek kişi bendim ve kararıma saygı duyuyorlardı. Türkiye'den bir kişi bile beni tanımamalıydı. Abimle  çok sık görüşmezdik o da işimi bilmiyordu. Nazik kibar bir garson olarak tanınıyordum.

"Two mineral water, please."

Defterime yazmaya ihtiyaç duymadan mutfak bölümüne ilerledim. Mineralli suları açıp bardağa boşalttığımda aklımdaki düşünceler beni rahat bırakmıyordu.

Bardakları tepsiye koyduktan sonra ilerlemeye başladım.

En sonunda servis ettiğimde afiyet dileyip tekrar mutfağa döndüm.

"Dalgın görünüyorsun Canan bir sorun mu var?" Medine anlamıştı beni yine yeniden..

"İçimde kötü bir his var Medine ama çok garip hissettiriyor."

"Yorgun olabilirsin dünden beri mesaidesin istersen evine git biraz dinlen ben buralara bakarım."

"Saçmalama Medine bugün en yoğun gün seni bırakıp gidemem."

"Hadi ama Canan hep sen beni idare ediyorsun bir gün de ben seni idare edeyim kendimi borçlu hissediyorum."

"Tamam Medine ama sıkıştığın anda ara hemen gelirim."

GÜNEŞ'İN BATIŞIWhere stories live. Discover now