#12#

754 44 11
                                    

"Bazen hayatı o kadar gözümüzde büyütürüz ki, kendi felaketlerimiz  küçük görünür.."

"Karım olacaksın."

Dediği şeyle donakaldım. İstiyor muydum? Kafamı çok karıştırmıştı. Bir iyiyi bir kötüyü oynuyordu. Garip geliyordu. Eski ben olsam direk hayır derdim ama şimdi derince düşünüyordum. Geriye doğru sendeledim bileğimi yakalayıp iyice sıktı.

"Düşünmene gerek yok istesen de istemesen de benim olacaksın.
Tamam mı!!"

Dediği şey beni korkutmuştu. Gözleri nefretle bakıyordu. Sanki biri ona bunu zorla yaptırıyordu.

"Odama çıkacağım" diyip koşmaya başladım arkamdan sesleniyordu bağırıp çağırıyordu ama aldırış etmiyordum. Gözlerimin buğusu önümü görmemi engelliyordu. Yavaşça odaya girip kendimi yatağa attım.

"Neden bu kadar nefretle bakıyordu ki?"

"Aklında ne vardı?"

Altımda sert bir nesne hissettim. Kalkıp baktığımda bir zarf gördüm. İçini açıp okumaya başladım.

"Bana bak Güneş eğer Tuğra'yla evlenmek gibi bir hata yaparsan hem seni hem onu öldürürüm. Senin tenine benim tenimden başka birşey değemez! Sen benimsin ve öyle kalacaksın. Eğer onunla evlenmek ve ölmek istemiyorsan. Hazırlan bu mektubu okuduktan yarım saat sonra baskın yapıp seni oradan alacağım. Kaçmaya çalışırsan o canın kardeşine-bebeğe- veda etmelisin. Senin yüzünden bir can daha gitsin istemezsin değil mi?"

Bu bana yapılan bir şakaydı. Ya da oyun..

Bu yaşıma kadar ötekileştirilmiş biri oldum hep, bundan sonra mı beni sahiplenecekleri akıllarına geldi?

Ne yapacağımı bilmiyordum ama iyi yerden vuruyordu şerefsiz

Masum bir çocuğun kanından..

Beni çok iyi tanıyordu. Kaderime razı gelip hazırlanmaya başladım.

 Kaderime razı gelip hazırlanmaya başladım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bunu giydikten sonra beklemeye başladım.

15 dakika sonra

Silah sesleri gelmeye başladı işte o an teslimiyetimin geldiği an.

Odaya iri yarı iki tane adam geldi.

"Yenge bizimle geleceksin."

"Siz kimin adamlarısınız?"

"Bize sizi almamız emredildi."

Şuan istesem onlara kolaylıkla karşı koyabilirdim. Ama yapmadım belki de yapmak istemedim belki de biraz dinlenmek istedim..

"Tamam."

"Yenge teşekkür ederim bizi zorlamandan korktuk."

"Yenge demesen olur mu?"

"Olmaz yenge Umut abimin özel emri biz de emir kuluyuz."

"Peki hadi nerede kelepçeler götürün sürgün edin amk yeter artık."

"Yanlız yenge Umut abimin yanında küfür etmemeye çalış ve yeterince sözünü kesme."

"Peki kesmeyiz liderin sözünü." Dememle kıkırdadılar. Ve yavaş yavaş yolculuğa çıktık.

Dışarı geldiğimizde bir araba konvoyu vardı. Ee Tuğra'yı durdurmak o kadar kolay değildi. O son bakışlarına anlam verememiştim ne istiyordu bilmiyordum ama öyle bakması canımı yakmıştı.

Arabaya bindim ve kafamı cama yasladım.

Uyandığımda birinin kucağındaydım ve o kişiye iyice sırnaşmıştım. Başımı boynuna koyup derince kokusunu içime çekmiştim.

Çikolata kokusu...

"Hiç değişmemişsin, hala o küçük kız çocuğusun."

Sırtım yumuşak yüzeyle temasa geçtiğinde yavaşça gözlerimi araladım.

Karşımdaki o..

5 yıl önce..

Küçük boylu şişko bir kızdım parktaki çocuklar benle alay eder aşağılardı. Bunu sorun etmezdim takii o güne kadar.

Çöp kutusundakileri ağzıma tıkıştırıyorlar

"Sen buna alışıksındır çiğne ve yut yaşam felsefen değil mi?"

bir yandan ağlayıp bir yandan kendime lanet okuyordum. Ölmek benim hakkımdı.

En sonunda artıkların hepsini yedirdiklerinde bir ağacın dibine gidip ağzımdan kan gelene kadar kusmuştum ve o olaydan sonra yemek yiyememeye başlamıştım sonra da çok hızlı kilo kaybı yaşadım.

Midemi boşalttığımda sahile doğru yürüdüm. Ve bir banka oturdum, yanımdaki hareketlilikle yanıma gelene baktım.

"Bayım neden geldiniz?"uzun bir süre bekledi beni inceledi sanki ezberlemek istercesine..

"İyi gözükmüyorsun anlatmak ister misin?" Bunu bana yarı ayık biri söylüyordu.

"Sizin halinizin alta kalır bir yanı var sanki? Hem siz anlatın ben dinleyeyim, belki dinledikçe kendi acılarım küçük gelir."

"Kendi acını hiçbir zaman küçümseme küçük. Ben buralardan gidiyorum ama sana söz veriyorum geri döndüğümde seni bulup dertlerini dinleyeceğim ve seni yanıma alacağım. Eğer o gün geldiğinde benimle gelmek istemezsen seni kaçırırım."

"Bu arada adınız neydi?"

"Umut ben içinde umut olmayan umut, ya seninki?"

"Güneş ben hiç doğmayan Güneş."

Gitmeden önce bana sıkı sıkı sarıldı başımı boynuna gömüp derin bir şekilde içime çektim.

Çikolata kokusu..

Sonra arkasına dönüp uzaklaştı.

Evet arkadaşlar bölüm sonuuuu

Bölüm nasıldı?

Bundan sonra İki günde bir bölüm atacağım

Size bir soru soracağım ve geri dönüşü yok tuğra mı umut mu? Sizin seçiminiz her şeyi etkileyecek.

Tabletimi elime alır almaz size bölüm yazdım civcivlerim

Kendinize iyi bakın , diğer bölüme kadar musmutlu kalın

Sizleri seviyorummm

Diğer bölümde görüsürüzzz

GÜNEŞ'İN BATIŞIWhere stories live. Discover now