#14#

606 39 20
                                    

"Yeni başlangıç yapmak isterken eskiler seni bulur..."

Yazarınızdan

Genç adam sevdiği kızın elini tuttu. Kalbi öyle hızlı atıyordu ki..
Söküp yerinden vermek istiyordu sevdiğine, nasıl olsa sadece onun için atıyordu.

Genç kız korkuyordu. Birden eline değen eller ona güven veriyordu. Hiç olmadığı kadar güvende hissettiriyordu.
Birden aklından geçenler döküldü diline..

"Umut Tuğra'da orada olacak mı?"

Umut Güneş'e döndü. Gözlerini dolduran korkuyu gördü. O an sikip sikip atmak istedi Tuğra'yı. Aralarındaki boy farkından dolayı biraz eğildi ve boylarını eşitledi.

"Korkma güzel kızım, sevdiğim, yanında ben varım. Sana yalan söylemek istemiyorum evlendikten sonraki toplantıların hepsinde sende olacaksın ama Tuğra seni alamaz benden eğer alırsa leşi çıkar o masadan."

Umut'un söyledikleri bir nebze rahatlattı Güneş'i.

İçeri doğru yürümeye başladılar el ele tam da Umut'un hayalindeki gibi...

Girince yüzüne vuran içki kokularıyla yüzünü buruşturdu Güneş.
Kokular midesini bulandırmıştı, alışık değildi. Alışık olsa kabullenirdi.

Barın arka tarafına geçtiler, Orası daha ferahtı. Küçük küçük ikili masalar vardı. En dikkat çeken baştaki deklarasyonu daha özel ve daha büyük olandı.

Etrafta gezindirdi gözlerini Güneş. Köşede Tuğra'yı görmüştü, ama görmemesi gerekirdi.

Tuğra duvarla arasına bir kız almış uzun kemikli elleri kızın kalçalarında ve dudakları dudaklarının arasında...

Bu görüntüyle içi burkuldu Güneş'in neden dedi. Ama biliyordu nedenini Güneş'i sadece incitmek için kullanıp bir kenara atacaktı Tuğra.

Umut kızın baktığı yöne baktı. Sevdiği kadın başkası için üzülüyordu ama müdahale etmek istemedi kendi görsün kendi vazgeçsin istedi...

Sevdiği kadının gözünden geçen hüzün dalgaları genç adamın yüzünü düşürdü.

Tuğra kafasını kaldırdığında Güneş'i gördü. Pişman olmuştu, kızın yüzündeki hayal kırıklığı dumura uğrattı Tuğra'yı. Sonra gözleri Umutla birleştirilmiş olan ellerine kaydı. Sinirlenmişti ona benden başkası dokunamaz diye düşündü. Boynundaki damarlar belirginleşiyordu.

Güneş ve Umut el ele masalarına geçti. Tuğra ise o dakikadan itibaren sürekli Güneş'e bakıyordu. Canı yanıyordu sanki..

Sonra içeriye ben zenginim diye bağıran yaklaşık 27 yaşlarında bir adam girdi. Bütün gözler ona çevrildi. Güneş ise şaşırmıştı. Genç olmasını beklemiyordu ihtiyardır diye düşünüyordu.

Salondaki en büyük masaya o oturdu yanında başka kimse yoktu.

Umut eğilip mırıldandı.

"Pusat Kurt, büyük patron."

Bir süre sonra herkes yerini aldı. Ve Umut'un büyük patron diye nitelendirdiği adam konuşmaya başladı.

"Öncelikle herkese teşekkür ederim. Umut bey buyrun açıklamanızı yapın."

Güneş Umut'a baktı. Umut ise onu iyi hissedirmek için buruk bir tebessüm etti. Sahneye çıktılar ve Umut konuşmaya başladı.

"Burada olup bizi yanlız bırakmadığınız için teşekkürler. Ben size kıymetlimi, sevdiğim kadını, gözlerinde kaybolduğum insanı tanıtmak için buradayım." Bir alkış patladı.

Güneş'in gözleri Tuğra'yla buluştuğunda parmak boğumlarının bembeyaz olduğunu gördü. Çenesi seyriyordu. Güneş zevk alıyordu bu durumdan günler önce narkozsuz ameliyat edilirken o da böyleydi. Ama onun söylediği şey ise 'senin çığlıkların beni tahrik ediyor' du

"Yanımdaki güzel ve eşsiz kadın Güneş Yılmaz ama yakında Ertürk olacak. Beni dinlediğiniz için teşekkürler ama şunu unutmayın ki benim olana göz dikeni görürsem tetiği çekerken gözümü bile kırpmam."

Son sözlerini Tuğra'ya bakarak söylemişti. Tuğra gittikçe sinirleniyordu. Öfkesini kontrol altına alamamaktan korkuyordu çünkü karşısında büyük patron vardı.

Kalabalığın içinden bir ses yükseldi. Tanıdık bir sesti.

"Ben kızımı kimseye vermiyorum." Mustafa beydi.

Güneş uzun uzun daha önce görmediği babasına baktı sonra da yanındaki zarif kadına. babasının fiziksel özelliklerini taşıyordu üstünde.

Bu sefer Umut söze girdi

"Mustafa Özkaya edepsizlik etmek istemiyorum ama senin soy ismini bile taşımasına izin verilmeyen, şu yaşına kadar bir kez bile saçını okşayamadığın, ortada ceset bile yokken öldüğüne inandığın kızın üzerinde hakkın yoktur."

Güneş bu sözler ile dondu kaldı. Çok katıydı bu sözler ne yapabilirdi ki adam? Suç onun değildi, hiçbir zaman da onun olmadı.

Mustafa Bey'in tenini bir damla yaş deldi geçti, Üzülmüştü...

Cam kırılma sesi geldiğinde oraya döndüler. Herkes hızlıca yere eğildi. Umut Güneş'in kulağına

"burada kal bakıp geleceğim" diye fısıldadı ve gözden kayboldu.

Güneş arkasında hissettiği acı ile yere yığıldı.

######

Güneş yavaş yavaş gözlerini araladı. Yine kasvetli siyah odadaydı.

Tuğra'dan yine mi kaçamamıştı?

Ahh ama bu kader niye bu kıza yüz vermiyordu ki?

Kapının açılmasıyla oraya döndü genç kız.

"Ooo Umut'un kıymetlisi uyanmış."

Ağzını açıp cevap verecek gücü bulamadı Güneş.

"O zaman cezanı vereyim değil mi küçüğüm?"

Öncelikle yatağa yanaşıp oturdu. Güneş'in bileğini tuttuğu gibi tersine çevirdi. Genç kız bir çığlık attı, bileğinin kırılma sesi duvarda yankılandı.

"Bu elinle tutmuştun değil mi Umut'un elini?" dedi ve geri çekildi.

Güneş yatağının içinde kıvranıyordu. Eline baktığında mosmor olmuştu ve acısı dayanılmazdı.

Sonra Tuğra kendine çekip dudağına yapıştı genç kızın.Sert bir şekilde öpüyor, Önce emiyor sonra ısırıyordu. En son sert bir şekilde ısırıp bıraktı. Moraracağından emindi.

"Bu dudaklarla güldün değil mi o piçe?"

Güneş sadece çırpınıyordu yatakta ne ağzını açıp konuşabiliyor ne de karşı geliyordu. Tuğra odadan çıktıktan sonra acı içinde kıvranmaya devam etti. Sonra da gözlerini kapattı.



Bölüm sonuu

Uzun bir bölüm oldu umarım sıkılmamışsınızdır

Benden okumak iyi mi? Yoksa kahramanların ağzından mı?

Tuğra'ya Sövebilirsiniz (bence sövün)

Arkadaşlar yarın bölüm atamayacağım denemem var
Çok üzgünüm

İyi geceler

Sizleri seviyorum

Diğer bölümde görüşürüz

GÜNEŞ'İN BATIŞIWhere stories live. Discover now