BÖLÜM 33.

284 20 2
                                    

Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum tek bildiğim o gece içim dışıma çıkana kadar yağızın göğsünde ağladığım ve beni sakinleştirmek için uyuyana kadar saçımı okşamasıydı..

Uykumdan uyanmamın sebebi bir telefon sesiydi. Gözlerimi açıp etrafa sesin kaynağına baktığımda gelen telefon sesinin yağızın telefonundan geldiğini anladım.

Etrafa baktığımda güneş yavaş yavaş doğuyordu.

Yağıza döndüğümde ise mışıl mışıl uyuyordu.. Yüzünün her detayı beni bitiriyordu..

Telefonu elime alıp baktığımda arayan kişiyi gördüm ve o an dünyam başıma tekrar ve tekrar yıkıldı..

Melisa arıyor..

Melisa 9+mesaj

Beni aldattığı kızdı bu..

Melisa..

"Yağız benimle geliyor sende ayağımıza bağ olma!"

"Ne yapışkan birşeysin sen!"

"Yılan gözlü!"

Ekrana bakarken telefon hâlâ çalıyordu. Vazgeçip kapatmıyordu asla.

Telefonun sesi ile Yağız da uyanmıştı. Gözlerini kırpıp önce bir etrafa baktı sonra beni gördüğünde ise yavaşça içten şekilde gülümsedi.

"Aleda Güzelim"

Telefonu hızlıca önümdeki küçük sehpaya koyup oturduğum yerden kalktım. Ani hareketime şaşırmış olacakki bir kaç saniye bana baktı.

"Yazık.."diyebildim sadece. Ben onun kollarında ağlamıştım yine...Ama onun kalbindeki başkasıydı... nasıl bu kadar kör olup bunu kendime yapabilirdim?

"Anlamadı-"

Sözünü tamamlamadan çalmaya devam eden telefonuna baktı. Telefonuna bakınca yüzünde sanki yakalanmış da korkar gibi bir ifade vardı.

"Kör olmuştum ben.. Gözümü tekrar açtığın için sağol"

Şuan hiçbirsey umrumda değildi. Ne o ruh hastası Ali nede konaktakiler nede karşımda duran bu şerefsiz.

"Eğlendin mi bari?"dediğimde oda ayağı kalkıp karşıma geçti.

"Nasıl?"

Telefon hâlâ çalıyordu ve kapatmaya gerek bile duymuyordu.

"Oyuncakların yeniden eline geçti ya hani? İyi oynayıp eğlendin mi?"

Karşımda afallayıp bana bakarken ben onun yüzünü daha fazla görmek istemiyordum.

Konağın kapısına doğru yürüdüğümde kolumdan tutup beni durdurdu.

"Sen ne anladın o ayık olmayan kafan ile?"

Kolumu ondan çekip sinirle derin nefesler alarak ona baktım.

Kalp ilaçlarımı bir kaç gündür içmediğim için nefes alış verişlerimde zorlanıyordum.

"Benim kafam gayet ayık Yağız ağa."

Konuşmasına izin vermeden devam ettim.

"Sen benim için tamamen bittin. Bugünü asla unutma Yağız ağa. Artık benim abim bile olamazsın"

Omuzları güçsüzce çökerken çaresizce bana baktı.

İyi oyuncuydu. Her zamanki gibi.

Konağın kapısından çıkıp uzaklaşabildikçe uzaklaşmaya çalıştım. Nefes almaya ihtiyacım vardı..

Ben gerçek nefesimi sadece annemin yanında alabilirdim.

~~~

O kadar yolu yürüyerek gelmiştim sırf hava alayım da düzgün nefes alabileyim diye.

Ama fayda etmemişti.

Şaşırdığım birşey daha vardı.

Madem Ali her hareketimi görüyordu konaktan çıkınca beni takip etmez miydi?

Önemsiz kişileri düşünmeyi bırakmalıydım.

Annemin mezarının başına geldiğimde önce bir dua okuyup sonrasında yine mezarının yanına çöktüm.

"Anne..."

"Anne ölüyorum..."

"Anne kızın ölüyor..."

Çığlık atmak istedim o an. Boğazım yırtılana kadar bağırmak istedim yapamadım.

Tek yaptığım gözyaşlarımı silmekti.

"Anne acıdan ölüyorum..."

"Bana güç ver nolursun...Ben dayanamıyorum anne..Kalbim dayanamıyor daha fazla.."

Hissediyordu beni biliyordum. Şuan yanımdaydı onuda biliyordum.

"Benim yüzümden.."dedim titreyen sesimle.

Yaralar insanın canını o kadar çok yakarmışki özellikle de yara canın ise.

"Öldün...Benim yüzümden...Ben...Ben seni çağırmasaydım yada o gün dışarı çıkmasaydım... bunların...bunların hiçbiri olmazdı..."

"Sen gittikten sonra"dedim iç çekip gözyaşlarımı silerken.

"Kimse beni sevmedi... O kadar yalnız kaldım ki anne senden sonra... Benim senden başka kimsem yokmuş anne...Benim canım senmişsin"

"Sen ölüp toprak altına gömüldün...Ben ise yer yüzünde ölüp bir kalbe gömüldüm..."

Sert bir rüzgar esti sanki 'ağlama'der gibi...

"Sana söz anne...Birdaha asla değersiz insanlar için mezarının başında ağlamayacağım..."

Mezar taşını okşayıp kalktım oturduğum yerden. Daha fazla durmak tehlikeliydi.

Ali manyağı her an bir yerden çıkabilirdi.

~~~

Saatin kaç olduğunu bilmiyordum... Sokaklarda tek tük insanlar ve sadece ben vardım...

Dakikalardır yürüyordum...

~~~

Sonunda konağa geldiğimde kapıdan içeri girdim. Yine sofra girişe kurulmuştu.

Masada ise O pislik Yade ve Ela vardı.

"Günaydın"dedim gülümsemeye çalışarak ama zor oluyordu.

"Günaydın birtanem de sen nerden geliyorsun bu saatte?"

"Mezarlığa gidip geldim"dediğimde ela 'anladım'  der gibi başını salladı.

"Geç kızım"dedi Yade bana bakarken "Hem kahvaltı yap hemde seninl konuşacaklarım var"dediğinde ne konuşacağını merak etmiştim.

Yağızın bakışları ise yine bendeydi.

"Yademmmm"dedim son harfleri bastırarak.

"Bu kız çok yorgun bırak dinlensin sonra konuşsun hemde kahvaltı yapsın olur mu?"

Yade bana cevap vericekti ki konağın kapısı açıldı.

İçeri giren kişiler ile kaşlarım çatıldı.

GERİ DÖNÜŞ OLSATahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon