Final🦋 1. Kısım

Start from the beginning
                                    

Defile için uğraşıyorum, "Bebeğin var yapma"

Bebek, bebek, bebek!

Ya ben!

Bebeğimi kıskanmıyorum lakin ben onu düşünmüyormuşum gibi defalarca kez bana ikazda bulunması sanki ben insan değilmişim gibi davranıyor olması canımı acıtıyordu. Çünkü biz birbirimizi sevmiştik, sevdik ve bu yüzden bu çocuğu yaptık!

"Seni sevmediğimi mi ima?"

"Keşke ima ediyor olsam, geçen gün Büke bana ne sordu biliyor musun?"

"Asran abinin hayatında başka biri mi var, sana çok kötü davranıyor dinlemiyor bile." Dedi. Hani en bizim olmamızı isteyen o kız dedi bunu." Cümlenin sonu gözyaşı ile birlikte geldiğinde içimi çekerek gözyaşlarımı dökmeye başlamıştım. Boynum ürkek bir kız çocuğu gibi bükülürken  "Ağlama!" Diye gelen feryadı işittim. Bana seni aldatmadım demedi, saçmalama seni çok seviyorum da...

Bana sadece ağlama dedi!

Ben ise inadına ağladım, çünkü daha fazla Asran'ın sevgisizliği ile baş edemedim. Ben bu dünyada her şey ile baş ettim ama Asran'ın sevgisizliği daha savaşa başlamadan beni yenilgiye uğrattı! Herkes çocuğun aileyi birbirine bağlattığını söylerdi, bizim bebeğimiz bizim bağlarımızı koparmış gibi görünüyordu!

Ya da sadece Asran'ın bağını!

Dakikalar gözyaşlarımı da alıp akıp geçti ve biz birbirimizin yüzüne bakmaya bile cesaret edemedik. Ben korkak o suçluydu, o adımlar attı ben hareketsizce öylece önüme bakmaya devam ettim. Karşıma geldiğinde soğuk parmaklarını parmaklarımı sardı,  "Deva'm ben seni hiç aldatmadım." Defalarca kez dudakları ellerimi bulduğunda bu sefer boynu bükülen oydu, "Sadece ben bir kez daha çocuk kaybı yaşamak istemiyorum, bundan korkuyorum ve üzerine fazla geldiğimi bilmiyordum." Ona bakmam için çenemi tuttuğunda ona olan özlemim ile bir hıçkırık kaçtı, "Seni sevgisiz bıraktığımın farkında değildim."

"Ya ben, beni hiç kaybetmekten korkmuyor musun?" İşte ona sorduğum bu soru belki de Asran'ın yıllar boyu vicdan azabı olacaktı!

"Seninle konuşmayı, sana sarılmayı ve ben seni çok özledim."

Her şeyden habersiz ettiğimiz kavganın sonu hiçbir şeye bağlanmadı, Asran karşımda kendini açıklamak için çırpındı durdu, onu anlamak istedim, bunu becerebildim mi bilmiyorum ama onu öylesine amansız özlemiştim ki bana sarılması ile kafamı boynuna gömerek özlediğim kokusunu içime çektim. Bir kez daha konuşmaya mecalimiz yoktu fakat bi ihtimal varsa da çalan kapı ile gözyaşlarımı silerek kapıya gittim. Açtığımda babamı görmüştüm. Elimde birçok alışveriş poşeti ile, "nasılmış benim güzel kızım?" Diye sormuştu.

Onu öyle gördüğümde biraz önceki kavganın harareti sönmüş küçük bir kız çocuğu gibi gözlerim ellerindeki poşete kaymıştı: "İyiyim babacağım, Asran ile oturuyorduk gelsene." Onu davet etmem ile içeri girerek elindeki poşetleri bana verdi, "Özel olarak getirttim hepsini. Geçen gün bizdeki çileği beğendiğini söylemiştin bende ondan alırken hepsinden biraz aldım."

"Baba ya, teşekkür ederim." Ona minnetle sarılışım, sırtımı sıvazlamasına sebep oldu. O onsuz geçen yılları telafi etmek için elinden geleni yapıyordu ve buna izin verdiğim için mutluyum.

"O, Asran oğlum nasılsın?"

Dalgın yüz ifadesini eli ile sıvazlayarak bir nebze olsun düzeltmeyi umdu, "iyidir Tahir abi, geçsene." Demesi ile yeniden çalan kapıyı açmaya gittim. Bu sefer Ozan ve Büke beni almaya gelmişti. Fazla vaktimiz olmadığını biliyordum fakat yeni gelen babam ile bir çift kelam edebilmek istedim. Onları içeri davet ettiğimde Büke herkese, ben hariç, kahve yaparak getirmiş, ben babam ile sohbet ederken Asran ile sözlerimizin bile birbirine denk düşmemesi herkesi endişelendirmiş gibi görünüyordu. Evden çıkmamız ile Ozan sağ koluma, Büke sol koluma girerek neler olduğunu sordu ve onlara yaşadığımız patlamayı anlatmaktan çekinmedim. Çünkü herkes öngörüyordu sadece benim doğuma kadar ses çıkarmayacağımdan eminlerdi ama ben asi genlerimi kendim yaratmıştım.

Leyle-i SüveydaWhere stories live. Discover now