29

1.1K 122 27
                                    

Bagajı agresif bir hareketle kapatıp sürücü koltuğunun kapısını açtım, başımdaki şapkayı düzeltip yolcu koltuğundaki patronuma baktım.

"Bir şey unutmadın, değil mi?" Başını iki yana sallayarak beni rahatlattı ve ben arabayı çalıştırırken ikimizde önce eve sonra da deniz manzarasına baktık.

Her ne olursa olsun buradaki anılarımızı özleyecektim ve bir şeyleri yoluna koyabilmiş olmamıza, sakince zaman geçirmemize bayılmıştım. Şimdi Dora'ya hiç olmadığım kadar yakındım.

Onun sevgilisiydim.

Yüzümü ebleh bir gülüş kapladı ve gözüm ondan tarafa kaydı, onun da yüzünde meraklı ve sevecen bir ifadeyle beni izlediğini görünce bir kelebek burnuma konmuş gibi eşsiz hissederek sordum.

"Ne oldu?"

"Siyah tişört sana yakışıyor." dedi hiçbir şey gibi. O an benim kalbimi nasıl attırdığının farkında bile değildi.

"Teşekkürler." dedim sakin çıkarmaya çalıştığım bir sesle ve başımı eğip şapkamla yüzümü kamufle ettim.

Elini uzatıp şapkamı çıkartmasını beklemiyordum ama. Dudaklarım hafifçe aralık şaşkın bir halde ona döndüm.

"Güzel yüzünü saklama." diye yanıt verdi olmayan soruya.

Nutkum tutularak onun yüzüne bakakaldığımda neye şaşırdığıma anlam veremiyormuş gibi sordu.

"N'oldu?"

"Sen kimsin ve Dora'ya n'aptın?"

Dora üçkağıtçı bir sırıtmayla yüzümü inceledi ve şapkayı kendi başına tersi yüzüne gelecek şekilde takıp arkasına yaslandı rahatça.

"Sadece dürüst olmaya çalışıyorum." Gözleri umursamazca benimkileri arşınladı.

"Hoşuna mı gitti?"

İç çekip aniden gelen onu doyasıya öpme fikirlerini içime gömmeye çalıştım.

"Çok." diye yanıtladım ve sonrasında sersemlemiş bir halde, göğsümde iyiye alamet olmayacak bir zonklamayla arabayı taş yoldan geri geri çıkarttım.

Yolculuk boyunca pek fazla konuşmadık ve müzik dinleyip müzikler hakkında kısa sayılabilecek yorumlarda bulunduk. Bazen o, bu müziğin saçma olduğunu söyleyip kanalı değiştiriyor bazense ben onun açtığı yabancı kanallardan sıkılıp bir anda radyoyla oynamaya başlıyordum.

"Neden playlist yapmıyorsun ki?" diye sordu ben İstanbul yazan tabelaları kollarken.

"Çünkü radyo hoşuma gidiyor. Her şeyi kontrol edemezsin. Her zaman sevdiğin şarkıyı dinlersen o şarkı sıradanlaşır, bazı şeyleri kadere bırakmak gerekir diye düşünüyorum."

"Son zamanlarda müzikler gerçekten çöp ama. Doksanlar kanalları hariç pek güzel kanal yok radyolarda da. Uzun bir yol boyunca sadece bir kez güzel bir şarkı çalabilir mesela."

"Evet ama sen buradasın. Bana yardımcı oluyor ve güzel müziği bulmamı sağlıyorsun."

Kanalı değiştirip doksanlar müziğinin çaldığı bir kanala rast gelince durdu. İkimizde melodinin nostaljisine kapılmış halde kalmıştık.

"Bu şarkı, Bodrum'da bir rakı masasını hatırlatıyor." dediğim an hmlayarak onayladı beni ve tarif etti.

"Etrafta çiçeklerin ve ağaçların olduğu beyaz bir mimariye sahip evin önünde, beyaz bir masada oturuyorsun. Önünde rakılar, mezeler ve etrafında mırlayan kediler var. Çevreden geçen insanlar var ama dalgaları da duyuyorsun."

fake it til feel it [boyxboy]Where stories live. Discover now