21

1.6K 176 49
                                    

Asım Dora Demirhan.

Bir iğnenin üstünde dans etmek gibiydi her şey. Acı veriyordu ama kalbimin istediği şey buydu. Sessizlik içinde deri koltukta göğsünde uzanırken düşüncelerim birbirine dolanmış iplere benziyordu. Caner'in itirafının üzerinden biraz zaman geçmişti, nefes almaya bile çekiniyordum.

Nasıl böyle konuşabilirdi? Bir filmin ana karakteri misali cesurdu, aynı zamanda bir cahilin gözükaralığına sahipti. Korumam, her zaman fazla cesur olmuştu ama duyguları konusunda da böyle olması yeni bir tecrübeydi. Zaman geçtikçe iğne daha fazla rahatsız ediyordu. Tüm bedenimi hareketsiz kılıyordu.

Caner'in parmakları yalın sırtımda tembel daireler, çizgiler çiziyordu. Dokunduğu yerler hafif hafif yansa da kıpırdanmadan soluğumu toplamaya çalışıyordum. Kalbim göğsünün soluna yaslandığından, kulağımda onun aceleci kalp atışları vardı.

"Dora?" dedi şüpheli bir sesle.

Gözlerimi kapatıp şu anı biraz daha yaşamak için yalan yapmak istedim ama kaçınamayacağım tek şey gerçeklerdi.

"Efendim?"

Boynundan destek alarak bana baktığında kafamı hafifçe kaldırıp, çenemi göğsüne yasladım ona bakmak için. Caner... Hayatımda gördüğüm en yakışıklı adamdı.

"Konuşmamız gerek." Bir çınarın güçlü bedenine, kabuğunun renginde koyu renk gözlerine sahipti bu adam. Bu yüzden ciddi bir sesle konuştuğunda ondan gelen odunsu kokusuyla birleşen bütün şeylere karşı koyamıyordum.

"Evet." derken yumruklarımı sıktığımın farkında bile değildim. O elimi büyük ve sert eliyle kapatana kadar değildim. Ten renklerimizin tezatlığını birleşen ellerimizle bir kez daha gördüğümde tek tezatlığın bu olmadığını da acı bir şekilde kabullendim.

Belli belirsiz iç çekip doğrulduğumda, benimle beraber kalktı. Çıplak bedenlerimizin farkındalığıyla üzerime baktığımda, göğsümde henüz yeşile çalan berelenmeler ve diş izleri vardı. Yutkundum. Caner kendi ceketini battaniye gibi üzerime sardığı an kalbim ısındı. Hiç utanmadan ayağa kalkıp bedenini sergilediğinde gözlerim ona zincirlenmiş gibi her hareketini izliyordum.

V şeklinde gelen sırtı bronz teniyle birleşince bir çikolatayı andırıyordu ve tırnaklarla ince ince işlenmiş olan sırtındaki bu resim tamamen bana aitti. İçim bir hoş oldu. Sırtındaki o kaslar her adımında neredeyse işlek bir saatin dişleri gibi hareket ediyordu. Boxerını almak için yere eğildiğinde sıkı kalçalarına utanmazca baktım. Boxerına bir bacağını geçirirken kalın ve kaslı üst bacaklarından, ince olmaktan hayli uzak bileklerine kadar baktım ona. Tepeden tırnağa.

Bana döndüğünde, gözlerinde ne yaptığını biliyorum diyen bakışları beni buldu. Ön vücudunu inceleyemedim çünkü kahveleri vücudundan daha ilgi çekiciydi.

Bana yürüyüşü içimde depremler yaratıyordu. Gözlerini gözlerimden bir an çekmeden yürüdüğü içindi belki de, belki de tüm bu yaşananlardan sonra ona ne diyeceğimi bilemeyişimdendi ama boğazım kurumuştu ve o hâlâ yürüyordu. Yavaş çekimdeydi her şey.

Yanıma oturup beyaz bir kumaş parçasını aramıza bıraktı. Bakmadım ne olduğuna.

"Giyinmelisin." diyene kadar o anlamlı kaşlarına, güldüğünde iki yanağında da beliren gamzelerin müphem izlerinden kendimi alamıyordum.

"Dora..."

Kendime gelmem gerektiğini biliyordum ama cesaretimi toparlamaya kadar bile cesaretim yoktu. Başımı suçlu psikolojisiyle indirip boxerıma baktım.

fake it til feel it [boyxboy]Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt