25

1.5K 162 30
                                    

"Ya sen buraya gel, ya da beni burada bırak." dediğimin ertesi günündeydik ve sabahın ilk ışıklarıyla gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Uzun zamandır karanlıkta uyanmaya alışkın olduğumdan kalkıp gerinirken boğazımdan bir hırıltı koptu. Yavaş adımlarla esnemeye devam ederek lavaboya gittim. Muslukta yüzüme su çarparken aklıma düşen kişiyle birlikte su damlaları yüzümden çeneme gıdıklayan bir yol çizdi, aynadaki aksimden kolayca sıyrılıp salonun ortasında durdum.

Oda soğuktu, dün akşam yaktığım soba sabaha etkisini kaybetmişti. İki divan vardı salonda; birisinde ben vardım, diğerinde ise o.

Gitmemişti.

"Ya sen buraya gel, ya da beni burada bırak." dememe rağmen burada kalmasının tek sebebi onu arabayla evine götürmemem miydi yoksa o gitmek istemiyor muydu bilmiyordum. Dudaklarımın üstüne kimsenin göremediği bir fermuarın kapandığını hissettim.

Sobayı doldururken sessiz olmaya özen gösterdim ve denize gitmek için hazırlandım ama gözlerim sürekli onun olduğu tarafa kayıyordu, kendime engel olamıyordum.

Dora uyurken bile büyüleyici olmayı başarıyordu. Gözlerinin beni etkilediğini düşünürdüm ama o ters fiyonka benzeyen dudakları büzülmüş bir şekilde tatlı tatlı uyurken bu fikrimden caymama ramak kalmıştı. Onu göğsümde taşıyabilecek olsam taşırdım, bana minicik gibi geliyordu çünkü.

Of.

Neden bu çocuktan nefret edemiyordum?

Sanki duygularımı kendime itiraf ettiğim an ve cinsel kimliğimi kabullendiğim an çok daha kontrolsüz ve çok daha cesur olmuş gibiydim. Çünkü patronumdan hoşlanmadığımı Gizem'e söylediğim zamanlar çok geride olmasa da tozlu ve eski hissettiriyordu.

Dışarı çıkmamla verandadaki masaya yatmış siyah kedi doğruldu, mırıl mırıl mırıldanarak ayaklarıma sürtündüğünde uzanıp onu göğsüme çektim. Üç basamağı inerken bir yandan kediyi seviyordum, bir yandan da düşünüyordum.

Acaba Dora uyandığında ona onu götürmeyi teklif etse miydim? Acaba uyandığında ne konuşacaktık? Acaba beni kovacak mıydı?

Sahil boyunca yapılmış yürüyüş yolunu takip edip yolun sonundaki fırından taze simit ve akşam için ekmek aldım. Marketten sıkmalık portakal, greyfurt ve nar aldıktan sonra evin yolunu çoktan kucağımdan atlamış ama beni takip etmekten çekinmeyen kediyle tuttum. Onu da unutmamıştım tabii ki; aç bitir paketini eve gittiğimiz an önüne bıraktığımda garip ama şirin sesler çıkartarak yemeğini yemeye koyuldu.

Onu yemek yerken biraz sevip poşetlerle ayağa kalktığım sırada kapı hızlıca açıldı.

Dora'nın ateş eden gözleri beni bulduğunda suyunu bulmuş gibi duruldu. Bir nefes verdi ağzından.

"Neredesin sen?" dediği an dudaklarım büzüldü.

"Buradayım?" Yanından geçip mutfağa yöneldiğimde kedi gibi peşimdeydi.

Poşetleri tezgaha koydum.

"Gittin sandım."

Bir an bu konuşmayı hemen yapıp yapmama isteğimi tarttım ancak kahvaltı yapalım konuşuruz diyerek bahaneler kapısını açmaya, onu burada tutmaya çalışmanın bir anlamı yoktu.

"Ben de sen gidersin sandım." dediğimde balta girmemiş ormanlara benzeyen ve zeka fışkıran yeşil gözleri daldı. Ağzı açılıp kapandı. Ne diyeceğini merakla beklesem de; "Bunu şimdi konuşmak istemiyorum." diyerek beni hayalkırıklığına uğrattı.

fake it til feel it [boyxboy]Where stories live. Discover now