15

1.8K 184 36
                                    

Eskiler anlatırdı: Bir kadın bir danayı doğar doğmaz sevmiş ve sonra da bunu âdet edinmiş. En sonunda dana kocaman bir öküz olduğunda bile danayı kucaklamaya devam etmiş.*¹ İşte alışkanlıklar bu derece önemliydi insanlar için. Kutsaldı ve dokunulmazdı.

Patronum alışkanlıklarına ibadet eden bir kişiliğe sahipti. Tanrı biliyor en sevdiğim yanlarından birisiydi; tutkuyla bağlı olduğu o saçma rutinleri... Kimisi hiç inanmadığı şansa, kimisi onun paranoyak yanına hitap ediyordu. Asansöre direkt binmemek, arabanın hep sağında oturmak bunlardan birkaçıydı.

"Yeni koruma mı?"

Sabah onu her zamanki saatinde alıp ikinci evi olan şirketine getirmiştim. Öğlene kadar odasından çıkmadan toplantı yapmış, sırf ben içeriye girmeyeyim diye Zoom üzerinden görüşmüştü aynı şirkette olduklarıyla.

"Dora Bey'in emri. İkinci bir koruma istiyor."

Ve şimdi Rüştü Bey'den aldığım habere göre artık kişisel koruma olarak tek başıma değildim.

"Ne alaka?"

Rüştü Bey toparladığı dosyalarla içeri girmeye hazırlanırken, "Kim bilir ne alaka, Dora Bey'in aklına akıl erir mi?"

Kapıyı tıklatıp içeri girdi.

Pekâlâ işim zordu. Kesinlikle biraz desteğe hayır demezdim çünkü sayılı gittiğimiz mekanlarda her seferinde girişleri kolluyor, olası durumları aklımda sıralayıp oturduğumuz alandan onu saniyeler içinde çıkarma planları yapıyordum. Ancak onun bunu yapma sebebinin bana destek olmadığına kalıbımı basardım.

Aramızdaki garip durumu yok sayıyor, ninesini sürekli aldatacak bir şeyler bulup onun aklını dağıtıyordu. Sevgili rolümüz biraz sekteye uğramış ve buna bağlı olan aramızdaki kordon tamamen saydamlaşmıştı. Artık onu göremiyordum.

Sabah arabaya kulaklıklarını takıp binmiş, beni de ninesini de yok saymıştı. Aşağıya inerken Saliha Teyze bir şeyler diyecekken Dora sözü ele alıp, "Erkan gelip seni alacak. Miralar seni sorup duruyormuş." demişti. Erkan en büyük kuzeniydi, kardeş gibi büyüdüklerini duymuştum. Ayrıca adam evli ve çocukluydu.

Erkan, Hakan ve Dora.

Bu sözün üstüne Saliha Teyze pek bir şey diyememiş, torunlarının çocuklarına da ninelik yaptığından aramızdan memnuniyetle ayrılmıştı.

Dora Bey ninesinden kurtulduktan bir saniye sonra ofisine geçmiş ve bir daha da oradan çıkmamıştı.

Telefonumdan Erkan'ın sosyal medya hesabına girdim. Daha önce de girmiştim. Adam mühendisti galiba, işiyle ilgili pek paylaşım yapmıyordu ama iyi kazandığını tahmin etmiyor, biliyordum. Dora'dan çok da büyük değildi ama olgun, dik duruşu sayesinde bir tık yaşlı duruyordu. Influencer bir eşi, Buse Acar ve bir de üç ile bir yaşlarında iki kızı vardı. Mira ve Sahra. Sanıyorum ki kızların ikisi de babacıydı çünkü hesaptaki çoğu videoda kızlar hep babalarının kucağındaydı. Mira tam olarak annesinin kopyasıydı; sarışındı, zengin sarışınlığı vardı bu kızda. Bücür ve bilmiş bir çocuğa benziyordu. Sahra ise daha eciş bücüş, minicik olsa da kömür siyahı düz ve gür saçları şimdiden kendini gösteriyordu. O da babasına benziyordu.

"Mutlu aile tablosu, ha?" Pusulayı, diğerine çevirdim. Hakan Demirhan.

Hakan bir şefti. İstanbul, Muğla ve Antalya'da restorantları vardı. Genellikle balık ve deniz ürünleri konusunda yaptığı ünlü yemeklerle biliniyordu ve şu aralar televizyondaki çok popüler bir yemek yarışmasında jüri olarak boy gösteriyordu. Aslında fazlasıyla çapkın bir adam olmasına rağmen son yıllarda bir başka şef olan Dilara Tan'la bir ilişkideydi. Galiba nişanlanmışlardı çünkü kızın instagramında yüzük fotoğrafı vardı. Genel olarak Hakan'da Erkan'a benziyordu. Siyah dalgalı ve uzun saçları ensesine dokunuyor, Erkan'a kıyasla daha kurnaz ve fettan bakan mavi gözleriyle daha genç ve sevilesi duruyordu. Erkan ve Hakan iki kardeşlerdi ve Hakan küçük olandı, bu çok belliydi.

fake it til feel it [boyxboy]Where stories live. Discover now