9

188 26 3
                                    

Lee Felix'ten..

Yine okul günlerinden bir tanesiydi. Sekizimizin her zaman olduğu gibi -çünkü birbirimizden başka arkadaşımız yoktu- dip dibe gezdiği günlerden herhangi biriydi.

Minho, dün verilmesi gereken bir ödevi dün getirmediği için hocaya bugün vereceğini söylemişti. Şimdi ise ödevi arıyordu çantasında, yaklaşık 20 dakikadır.

Minho ve ben dışında hiçbirinin ödevden haberi bile yoktu zaten. Benimki ise dün verdiğim için yanımda değildi.

"Koyduğumdan eminim ya." Minho sanki var olmayan ödev çantanın içinde birden belirecekmiş gibi bilmem kaç yüzüncü kere çantayı tekrar ararken, Hyunjin Minho'ya yalvarmakla meşguldü.

"Minho, bulursan bana da ver, ne olursun." sondaki 'ne olursun' kelimesini uzatarak söylediği cümleler Minho'nun "Vermeyeceğim Hyunjin, ayrıca daha kendiminkini bulamıyorum." demesine sebep oldu.

"Minho ne istersen yaparım, bu son eksim valla aileme mesaj gidecek."

"Oğlum yapabilecek bir şeyim yok, ödev çantamda değil ya!" bulamayacağını anladığında sinirle çantayı yere bıraktı Minho.

"Yarat şu ödevi bir şeyler yap Minho, hayatım sona erecek diyorum!" Minho ödevi yanında olsaydı Hyunjin'e verirdi, hepimiz biliyorduk. Hyunjin de biliyor olmasına rağmen şakasına yalvarıyordu zaten. Minho her ne kadar ödev geçirme gibi şeylerden hoşlanmasa da Hyunjin'e asla kıyamazdı.

"Git başkasından iste, manyak mıdır nedir." Minho'nun söyledikleri Hyunjin'e mantıklı gelmiş olacak ki doğruldu. "Oha, bu neden aklıma gelmedi ki lan?"

"Süzme bir geri zekalı olduğun için olabilir, şahsi fikrim." dedi Seungmin, Hyunjin onu taklit eder gibi yüzünü buruşturdu. "Ben gidiyorum, nasıl alıyorum ödevi izleyin şimdi."

Sınıftaki kızlardan birinin yanına gitti, özellikle en ineklerinden birini seçmesi de gözümden kaçmamıştı. Masaya doğru eğildi, yan yana oturan iki kızla flörtöz bir tavırla bir süre konuştu. Yüzündeki pis sırıtış asla sönmedi konuşma boyunca.

Yaklaşık 2-3 dakika kızlarla flörtleştikten sonra elinde kağıtlarla yanımıza geldi. "Bu kadar kolay.." diye mırıldandı.

"Tam bir şerefsizsin." Chan'ın söylediklerine öpücük attı Hyunjin. "Benim kadar yakışıklı değilsin diye üzülüyorsun, biliyorum."

Chan Hyunjin'in dediklerini umursamadı, Hyunjin ise kapıya Jeongin'i bekçi olarak koyup -öğretmenlerden biri gelip ödev geçirdiğini görmesin diye- ödevi geçirmeye başladı.

Ben elimdeki muzlu sütü içiyordum, daha doğrusu bitireli baya olmuştu fakat pipeti kemirdiğim için atmamıştım. Yanımdaki Changbin de çilekli süt içiyordu, benim muzlu içtiğimi görünce özenip kendine çilekli almıştı.

Sırtım kalorifere dayalıydı, Minho ödevden umudu kesince sıradan kalktı, esneyip yanıma -kaloriferin önüne- geldi ve sırtını kalorifere yasladı.

O sırada sınıftan içeri bir çocuk girdi, yanıma doğru adımlamaya başladığında ne isteyeceğini merak ettim. Tam karşımda durdu. "Felix sensin, öyle değil mi?" diye sordu.

dulcet, minlixWhere stories live. Discover now