8

140 28 10
                                    

"Kanka ne demek 49 aldın?" okul çıkışıydı. Chan, Changbin ve Jeongin bir konu hakkında öğretmenle konuşmaya gittikleri için beşimiz okul bahçesinde onları bekliyorduk.

"49 aldım işte Hyunjin." Seungmin'in Chan'lar gelecek mi diye kapıyı kontrol ederken kurduğu cümleler Minho'nun "Yuh." demesine neden oldu.

"Çok şanssız insan tanıdım ama sen gibisi yoktur herhalde." bence de öyleydi. Chan 50 altı alan herkesi çalıştırdığını söyledikten sonra sınavda 49 alması şanslı bir insanın yapabileceği bir şey değildi.

Ya şanssız olurdunuz, bir şekilde bu tür bir olay sizi bulurdu. Ya da aşık olurdunuz, bir şekilde bu tür bir olayı siz bulurdunuz. "Ya Seungmin, 49 nasıl alabildin?" diye sordum ona dönerek, kaşlarını hafif çatmış bir şekilde bir yandan kapıyı kontrol etmeye çalışırken bana döndürdü odağını.

"Ne anlamda soruyorsun?" dedi, bakışlarımı bahçede dolandırdım düşünüyormuş gibi yaparak. "Hiç, 1 puanlık soru gördüğümü hatırlamıyorum da, meraktan sordum."

Ne yapmaya çalıştığımı anladı, gözlerinin hafif büyüdüğünü fark ettim ama bozuntuya vermeden geri düzeltti. "Sorulardan birine yarım puan verdi de hoca, ondan." diye açıkladı kendini, yüzümdeki gülüşü saklamaya çalışarak elimi dudağımın kenarına götürdüm ve fermuar çekiyormuş gibi yaptım.

O sırada Chan ve diğer ikili okuldan çıktı, yanımıza ilerlerlerken Seungmin'e bakışlarımla 'Sonra konuşacağız.' dedim, kaşlarını kaldırıp konuşmak istemediğini belirtse de umursamadım.

Kalan üçlü de yanımıza geldiğinde sekiz kişi eve doğru yürümeye başladık. Seungmin'in Chan'a karşı olan kaçamak bakışlarını fark etsem de bir şey demedim.

Mahalleye vardığımızda, herkes kendi evlerine dağılacakken diğerlerinin evlerine girmelerini bekleyip Seungmin'i kimseye fark ettirmeden kolundan sürükleyerek bizim eve soktum.

İçeri girip kapıyı kapattığımda Seungmin hâlâ benden kurtulmaya çalışıyordu. Kaçamaması için kapıya sırtımı dayadım ve "Dökül." dedim, Seungmin bir süre konuşmayı reddedip evden çıkmaya çalıştı. "Ne duymak istiyorsun? Chan'la aramızda bir şey yok." dedi, dudağımın yanı kıvrıldı kurduğu cümlelerle.

"Ben öyle bir şey dememiştim ki zaten." Seungmin kırdığı potu fark edip dudaklarını birbirine bastırdı. Bundan sonra ne yapsa düzeltemezmiş gibiydi çünkü ben çoktan anlamıştım ve o da bunu biliyordu.

"Ne dememi bekliyorsun?" ilk adımı, ilk soruyu benden bekliyordu ki boşu boşuna pot kırmasın. İstediği şeyi vermeyip sustum, sorduğu soruya omzumu kaldırıp indirerek cevap verdim.

"Seungmin kaç yıllık arkadaşımsın, anlayabiliyorum biliyorsun değil mi?" Seungmin kaçış yolu olmadığını anladığında yanaklarını hafifçe şişirip ofladı ve bakışlarını ben dışında her yere çevirdi.

"İyi ya, Chan'dan hoşlanıyorum ama söyleme kimseye." sonunda itiraf etmeye karar verdiğinde, zaten çoktan fark etmiş olduğum için şaşırmadım. Kimseye söylemeyeceğimi belirtecek şekilde başımı aşağı yukarı salladım.

"Açılmayı düşünüyor musun?" sorduğum sorunun onu gerdiğini kemirmeye başladığı dudaklarından anladım. Bakışlarını ellerine çevirdi.

"Benden hoşlandığını sanmıyorum." dedi, bir karşılıksız aşk vakası daha. Çok tanıdık geldi.

"Karşılıksız sevebilecek misin?" diye sordum, bakışlarını ellerinden kaldırıp bana çevirdi, bu sorunun cevabını o da bilmiyor gibiydi. Ben alışıktım, yıllardır karşılıksız seviyordum ve şikayetçi değildim.

dulcet, minlixWhere stories live. Discover now