"Den tha zísei mazí mou gia pánta? Den prépei na cháso tin Péra, an ti steílo spíti tha páne óla kala."

"Leon, beni dinlemelisin, söyle, söyle, o zaman neler olduğunu annemden daha iyi bildiğini biliyorum!"

"An den epistrépsei poté xaná se ekeíni tin epochí, den boreí poté na me afísei!"

"Leon!"

Leon sözlerime hiçbir karşılık vermemekle beraber, sanki beni görmeyi de bırakmış gibiydi. Yanımıza yaklaşan ilk atlıyı durdurdu, belimden yakalayıp beni arabanın içine yerleştirmek için kucakladı. Arabacının eline yerleştirdi bir avuç dolusu parayı. "Ben deyince kalkarsin." diye seslendi adama sonra bana geldi Leon. Arabanın köşesinden sarkıttığım ayaklarım arasına yerleştirdi kendini, bir yapboz parçası gibi. Ellerimden tuttu sıkıca. Ela gözlerini gözlerime çevirdi. Yüzüne dökülen bir kaç parça saç teli vardı. Çenesini sıkıyordu şimdi. 

"Evine git, Akay anne uyanmadan odanda ol. Buralara da bir daha gelmeyelim, can sıkıcı bir kalabalik var. Bizim taraf daha güzel."

"Defterim.."

"Defterini unut, diğer her şeyi unuttuğun gibi. Hatırlamak sadece canini yakacak, delirmenin eşiğini unutursan bir daha o eşiğe uğramazsin."

"Leon, anlamıyorsun, delirmedim ben." ellerimdeki ellerinden biri ile belimi kavradı.

"Delirmedin elbet. Delirmeyeceksin de!"

"Sen nereye gidiyorsun peki!"

"Son bir isim var, Pera, son bir is!"

"Ne işi?"

"Her şeyi bitirince, hiçbir zaman ayrilmayacağiz, Pera." Bu sözler üzerine, kimselere gözükmeden, daha da sıkı şekilde sıktı belimi, sarılır gibi ve hatta kafasını uzattı, dudakları ile değdi dudaklarıma. Birisi görecek korkusuyla, ateşe değmiş gibi geri çekildim. Leon bana bakarken koca bir hayranlık taşıyordu yine gözlerinde.

"Hiç ayrilmayacağiz, birakmayacağim seni!"

"Kafayı mı yedin, Leon!" diye bağırınca ona, bu tiz kadın sesi karşısında şaşkına dönen ahali etrafına bakınmaya başladı. O zaman hızlı adımlarla geriledi Leon. "Haydi gidin!" diye bağırdı arabacıya ve hatta önümüzde bekleyen atlardan birinin arka bacağına vurarak hareketlendirdi onu. Hızlı hızlı sürülmeye başlayan arabanın camından kafamı çıkardım. İçimde derin bir öfke uyandı. Bastırılmış hissettim, yerime kararlar alınıyordu  ve söz hakkım yoktu.

"Benim adim Aslan!" diye bağırdı son kez ve arkasını dönüp arabanın tersi yönünde koşmaya başladı. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm adeta, bu iş burada bitmemişti. 

"Durdur arabayı!" diye bağırdım şoföre. Adam bir kaç saniyeliğine ne olduğunu anlayamadı. Kafasını arabadan yana çevirdikten sonra uzun uzun yüzümü inceledi. "Durdursana arabayı!" diye tekrar bağırdım.

"Lan, kadın mısın sen!"

"Ne olmuş kadınsam?"

Arabacı daha da hızlandırdı atları ve çatık kaşlarla baktı suratıma.

"Erkeğin olmadan ne diye bindin arabama, aptal karı, o seni bindiren gavur piçi nerede!"

"yemin ederim şimdi bir polis çevirse, nikahsız kaçırıyor beni derim, senin hayatını bitiririm! hadım ederler seni! hemen durdur şu arabayı!" 

Çıkardığım tiz ses çevrenin dikkatini çekmesin diye hızlandırdığı arabayı durdurmak için elindeki ipi iyice gerdirdi. Atlar, durmaya çalışırken altlarındaki toprak yolu aşındırmışlardı. 

Kupa CadısıTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon