Bölüm 58

413 57 7
                                    

"Ne çirkin bir surat seninki!" diye bağırdı karşımdaki bu kadın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Ne çirkin bir surat seninki!" diye bağırdı karşımdaki bu kadın. Kadın oluşunu dahi, giydiği bu uzun, rengi solmuş elbisesinden ancak anlayabiliyordum. "Ne yazık ki epey çirkinsin, kızım!" dedi tekrardan. Yarısı sararmış, kalanı dökülmüş dişleri ile gülümsedi suratıma. Ah! ne iğrenç bir surattı bu karşımdaki, inanamadım bile gerçek olduğuna. Midem bulandı önce, sonra suçluluk hissettim bütün bu düşüncelerden. Karşımdakinin de bir insan olduğunu hatırlattım defalarca kendime. 

Yanık lekesine benzer yüzlerce iz vardı suratında. Bir insan cildinin rengini taşımıyordu. Dudakları içine çekilmişti, gözlerinin rengini kapatan beyaz bir perde vardı. Teninin hastalıklı rengi ile eşleşen örtüsünü, saçları dökülmüş kafasına örtmüştü. Onu bu hale getiren bütün o badireleri düşündüm ansızın, içim ürperdi. 

"M-merhabalar?.." dedim istemsizce, korkarak, fakat kırmak istemeyerek. 'İyi ki bakışlarımı göremiyor!' diye geçirdim o an içimden, yoksa büyük kabalık olurdu bu şaşkınlıktan irileşmiş gözlerim. 

"Merhaba, çirkin kız." dedi gülümsemeye devam ederken. Bir anlığına suratının aklımda uyandırdığı bütün o düşünceleri bir kenara bıraktım. Başından beri bana karşı bir kaç kere vurguladığı 'Çirkin' kelimesine yoğunlaştı ilgim.

"Çirkin mi?" dedim şaşkınlıkla. Bu soruyu bütünü ile görmezden geldi, bir cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadı. Yaşlı suratını, sanki kendisini uzaktan izleyebiliyormuşçasına ekşitti.

"Almaz mısın?" dedi, elini bana doğru uzatırken. Uzattığı elinden irkilmeden, avucuna döndürdüm bakışlarımı. Bir çikolata. Ambalajı yırtılmış, sıcaktan biraz erimiş, bir kaç damlası kırışık ellerine bulaşmış. Tekrar bulandı midem, o çikolatanın ambalajına dokunup dokunmamak konusunda ciddi bir münakaşa ettim kendimle ve en sonunda kıytırık çikolatayı kendi ellerimde buldum. Kadının duygularını incitmemek adına elinden aldığım çikolatayı hemen diğer yanıma, bankın boş kısmına bıraktım. Bunun üzerine kadın, sanki hissetmişçesine koca bir kahkaha attı suratıma.

"Sandığımdan daha çirkinsin, benden bile çirkin!" Gözlerim tekrardan kocaman açılırken, bu sefer kaşlarım hafifçe çatıldılar. 

"Siz.. çirkin olduğumu.." söylemeye varacağım şeyi, henüz cümlemi bitirmeden yuttum gitti. Burası bir hasta bakımevi idi, bir hasta ile laf dalaşına girmeyecektim elbette. Bir anlığına yumuşayan sinirlerime kıkırdadım, olgun olmam gerektiğini kendime hatırlattım. Buradaki her hastanın yaşlandıkça nasıl da çocuklara benzediklerini biliyordum artık. Yeni hafiflemiş vicdanıma bir yeni taş daha yüklemeyecektim.

"Neden sustun?" dedi kaşlarını çatarken. Elini hızla bacaklarıma attı. Uzamış tırnakları, çıplak bacaklarıma batarken, yüzündeki o sinirli ifade hızla yumuşadı. "Bir an yanımdan kalkıp gittiğini sandım." dedi sessizce. "Senin çirkin olduğunu, bu âma gözlerle nasıl anladım diye soracaktın değil mi? Kadına bak! hem gözleri görmüyor, hem çirkin, hem de görmediği insanı kendinden çirkin ilan ediyor, ne hadsiz biri!" dedi kendi kendisine. Bacağımdaki elini hızla çektiği sırada, kalp atışlarım hızlandı. Bu kadına karşı hissettiğim korkudan utandım, yine de içimdeki heyecanı bastırma konusunda hızlı olamadım. 

Kupa CadısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin