1 milyon dileği gerçekleştirmesi adına, henüz çok küçükken duyguları elinden alınmış, sevinci, hüznü, korkuyu ve nice duyguları tanımadan, benliğini unutmuş allar içindeki bir cadı. Görevini itina ile yaptığı kafeden dışarıya adımını dahi atmazken, kendini oldukça güçlü hissediyor, müşterilerin beraberinde getirdikleri dertleri içten içe küçümsüyordu, ta ki 150 yılın ardından tanıştığı gizemli bir müşteri, istese de istemese de, acısıyla tatlısıyla, cadıyı, hayat ile tanıştırana kadar. Cadı, o adama gençliğini verdi, adam, cadıya duygularını tekrardan armağan etti. Cadı kendi duygularının altında ezildi önce, kalbini, aklının hızına yetiştiremedi. Nefes aldığı her saniye, tanıyamadığı her bir hissi kendine açıklamakla geçirecekti artık. Asıl gücün, bu denli sancılı şekilde kazanılıyor oluşuna inanamadı, cezavari ödülünü kabullendi. Adam ise bir türlü anlayamadı, ancak aşk ile güvenebildiği bu alımlı cadının, nasıl olup da bütün hayatına ve kendinin dahi hatırlamak istemediği geçmişine dolanıp kaldığını.