33🦋 Nodus Tollens

En başından başla
                                    

Sanki cami avlusuna bırakılmış bir bebektim.

Yağmur bedenimi ıslattı, ben yalnızlığım ile onun gidişini seyrettim. "Baba." Diye fısıltıma karşılık aklıma gelen sözler ile yanımda beni izleyen kişiye baktım.

"Kızım." Yıllarca bir başkasından duymak istediğim söz şimdi bir yabancının dilinde bana söyleniyordu. Ona bakmaya cesaretim olmasa da yağmurun izin verdiği kadar kafamı kaldırarak, "babam ne demek istedi?" Diye sordum. Öylesine sakinlik var olmuştu ki bedenimde... Emindim babam sinirlendiği için bana öyle demişti! Yoksa ben onun kızıydım, annem boşu boşuna o adamla yalnız bırakmazdı beni!

Omzumda bir el, bir öksürük ve ardından gelen, "Sana her şeyi anlatmama izin verir misin?" Sözü. 

"Neyi anlatacaksınız ki, benim babam Mehmet, babam sinirden söyledi kusura bakmayın." Kaçarcasına arkamı dönmüş gitmeye yeltensem de, "Kızım." Demesi ile durdum.

"Hilal'e inanmadığım için özür dilerim, sizi bırakmak zorunda kaldığım için özür dilerim." Yağmur damlaları alnıma değerek gözyaşlarım ile birleşirken o kaldırıma mıh gibi çakılı kaldım.

"A-annem senden bahsetmedi, annem bahsederdi ki bana öyle olsa. Bu adamla beni yalnız bırakmazdı, bu bu adama mahzur kalmazdım ki."

"Hadi bir yere geçip konuşalım." Kolumdan tutması ile geri çekilip korkuyla yüzüne baktığımda yaşadığım her şey o adamla arama barikat gibi düştü ve ben onu görmek yerine onun yüzünden yaşadığım acıları gördüm.

Arkama bakmadan yürüdüm, elimdeki anahtarı fark etmemle ise Armağan'ı beklemeden arabayı çalıştırarak gerisingeriye eve döndüm ve hiçbir şey olmamış gibi Meltem Hanım'ın yanına, mutfağa geçerek onunla birlikte akşam yemeğini hazırlamaya başladım. Aslında yemek hakkında çok bir bilgim olmasa da onun dediği şeyleri yapıyor ve kafa dağıtıyordum.

Önüme koyduğu salata malzemelerini doğramak için tahtayı ve bıçağı alarak tezgahın üstüne koydum ve salatalığı sebzelerin arasından çekerek önüme koydum.

"Asran'a baktın mı nasıldı?"

"Bilmiyorum girmedim odasına." Diye mırıldanarak salatalığı soyduktan sonra küp küp doğramaya başladım lakin midem öylesine bulanıyordu ki ayakta durmakta güçlük çekiyordum. Gözümü kapatıp açmam ile metal his parmağımın acımasına sebebiyet verdi ve elimi aniden çekerek dudağımla kanını emmeye başladım.

"İyi misin kızım?"

"İyi-iyiyim, yara bandı bakayım." Telaşla çekmeceleri açıp kapasam da onu bulamadığımda telaşla gözlerimi etrafta gezdirdim lakin bilinmezlik öylesine içini sıkmıştı ki elimi kestiğim için kendimi yere atıp ağlamaya başlamıştım.

Meltem Hanım'ın telaşlı,"Kızım sakin ol, ne oldu sana?" sözü ile,"Elim acıyor." dedim, çünkü kalbim ağrıyor diyemezdim.

"Onun için mi ağlaysın?" Ona yaşlı gözlerle kafa sallarken başımı dolaba dayayıp kollarını dizlerimin üzerine, başımı ise kollarımın üzerine koyarak camdan görünen kasvetli gökyüzünü izlemeye başladım.

"Ben sana yarabandı bulayım." O telaşla ayağa kalkarken arkamdan duyduğum Feride Hanım'ın sesi ile ona döndüm.

"Meltem hanım ben çıkıyorum "

"Deva!" Beni gördüğünde telaşlı sesi ile bana doğru geldi ve, "ne oldu?" Diye sordu.

Bugün yaşadığım her şeyin sebebi onun kocası olduğu düşüncesi sis gibi bedenime çöktüğünde bütün sinirimi karşımdaki kadından çıkarmayı denedim, bir şey olmamış gibi ayaklandıktan sonra gözlerinin için düşmana bakar gibi nefretle bakıyordum.  "Meltem hanım dışarı çıkar mısınız, Feride Hanım'a özel bir şey soracağım?" Kapı sesini duymam ile de ona muhtemel o soruyu sordum.

Leyle-i SüveydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin