28 🦋Vernem Nidahen

Start from the beginning
                                    

"Beni her istediğinde elde edeceğini sanıyorsan, bir günlük tutmaya başlamanı öneririm." Yatakta yuvarlanarak ayaklandığımda bir duvar gibi önümde bulmuştum. Sol eli omzumun üstündeyken diğer eli boynumu okşuyordu.

Biraz önce söylediğimden bağımsız dokunuşları bedenime şehvet dersi veriyor ve alyuvarlarım bile ona akmak istiyor gibi ona çekiliyordu. O da öyledi, sözleri ihtirasın ana vatanından çıkmış sıcak sözlerdi: "Çok özeldi Devam, çok özeldi be kızım."

"Bu nasıl oldu Asran?"

"Ben hiçkimse değilim, bunu biliyorsun." Dün geceyi hatırlamak derin bir iç çekişi beraberinde getirirken kasığına bir buse koyarak kafamı yukarı kaldırdım. Bana tepeden bakan ışıltılı harelere göz kırptıktan sonra ayaklanarak yerdeki eşyalarımı toplamaya başlamıştım.

Ceketim, eteğim...

Ah işte orada bustiyerim!

Bir de iç çamaşarım, ah nerede? Gözüm küçük odada eşyamı bulabileceğim yerleri ararken kafamı karıştırarak beyazlığı ve küçük yeri bir yatağın doldurduğu alanı izledim fakat hiçbir yerde bulamadım!

"Ne arıyorsun?"

O üzerini giymiş ceketini üzerine geçirirken gülümsemeye çalışarak, "iç çamaşırı o görmüş olabilir misin?" diye sordum. Ona sırıtarak bakıyordum.

"Nereye fırlattıysan oradadır manken!" Göz kırptıktan sonra cebindeki sigara paketini çıkararak içinden bir dal aldı ve bana uzattı, vakit kaybetmeden aldığımda dudaklarımın arasına sıkıştırıp yakması için ona uzandım. Elindeki siyah çakmağı birkaç kez çaktıktan sonra yanmış ve sigaram dudaklarımda dumanını etrafa yaymaya başlamıştı.

"Uçakta içmek yasak değil mi?"

"Uçak benim değil mi?" Asran yine çok haklı sözler söylerken ona dil çıkararak bir elimde sigaram üzerimi giymeye başlamıştım. Anlık ellerim kasığıma değdiğinde çekmekten ziyade uzunca süre kasıklarımı okşamaya devam ettim. Sanki Asran ile birlikte oluşum özgürlüğümü elime alışımdı! Bana empoze edilmiş hislerin bana vurduğu prangayı bir adam çıkarıverdi.

Dün gece bana olan nazik dokunuşları ve terini tenimde hissettiğimde oluşan ihtirasım aklıma geldiğinde dudaklarım iki yana kıvrılmış Asran merakla, "ne gülüyorsun manken?" Diye sormuştu.

"Sana ne Pilot." Ona omuz silktikten sonra yine küllük niyetine kullandığı eline bende sigaramın külünü döktüğümde yüzümü koklayarak gezinmeye başladı, "bugünü ve yarını sakın unutma manken, birgün eğer ben olmazsam hatırlayacağın tek şey seni ne kadar sevdiğim olsun."

"Seven gitmez derler..."

"Seven eninde sonunda yuvasına döner, senin bedenin benim yuvam oldu."

"Bu hiç bitmesin." Bu sözüme sadece tebessüm etti ve dışarı çıktı. Onun arkasında bıraktığı dnasına sıkıca tutunarak üzerimi tamamen giydim ve uçağın açık kapısına doğru yürümeye başladım. Güneşin bıraktığı sarı ışık içeri yansırken bugünün oldukça güneşli olduğunu anlamamak elde değildi, öyle de oldu. Yoğun güneş ışığı gözlerimi aldığında tamamen de olmasa gözlerimi kısmak zorunda kalmıştım. Elimi gözlerime barikat yapmış kısık gözlerimle Asran'ı ararken merdivenin sonunda elleri cebinde beni beklerken gördüm ama yalnız değildi: dört koruma da onu cevrelemiş bekliyordu.

Özgürlüğün hafif esintisini içimde hissederek merdivenlerden inerken güneşin de yalancı olduğunu değen rüzgarın üşütmesinden anlamıştım. Ellerimi birbirine sürttüğümde son merdivendeydim ve bu üşüme uzun sürmeden omzumda bir ceket hissettim.

Leyle-i SüveydaWhere stories live. Discover now