Hazan Vakti| 22

60.9K 2.6K 1.7K
                                    

🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur.. Keyifli okumalar dilerim💖

🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın..🙏

22.Bölüm

Yazarın anlatımından,

Alparslan arabasından inerek hızlı adımlarla merdivenleri çıktı. Fırat arayıp hainin Azra olduğunu söylediğinde büyük bir şaşkınlığa uğramıştı ama bu şaşkınlığı çok kısa sürmüştü. Çünkü o bu zamana kadar kaç tane hain görmüştü, duymuştu. Kimisinin yakını, annesi, babası bile hain çıkabiliyordu bu devirde. İçi öfke doluydu, sevdiği kadına bunca acıyı yaşatan kişinin Azra olduğunu bilmek onu sinirlendirmişti. Ama sakin olması gerekiyordu. Bir an önce o haini bulup cezasını çekmesini sağlaması gerekiyordu.

Azra'yı Hazan'ın başına musallat eden kendisiydi. Daha doğrusu Azra ona takıntılı olduğu için muhtemelen bu işe girişmişti. Alparslan bunu hazmedemiyordu. Sevdiği kadının kendisi yüzünden tehlikeye girdiği ve kendisi yüzünden ölümden dönmesini hazmedemiyordu. Hazan'a bu yüzden bir şey olmuş olsaydı aklını yitirirdi.

Buraya gelmeden önce Hazan'ı eve bırakmıştı. Hazan ne kadar gelmek istemese de bir şekilde ikna etmişti. Daha kendisi ne olup bittiğini bilmeden Hazan'ı da buraya sürükleyemezdi. Şimdi her şeyi ayrıntılarıyla öğrenecek sonra icabına bakacaktı.

Karakola girdiğinde kapıda Fırat karşıladı onu. İstihbaratçı olduğu için başkan denilen adamın ifadesine bizzat girmişti ve bir şekilde konuşturmayı başarmıştı.

"Hoş geldin, adam hala sorgu odasında." dedi Fırat Alparslan ile tokalaşırken. Alparslan onayladı. "Nasıl ikna ettin konuşmaya? Haftalardır tek kelime dahi etmiyor." dediğinde Fırat'ın yüzünde sırıtış meydana geldi. "Onların taktiğini uyguladık, bunun bir oğlu varmış 10 yaşlarında. Herkesten saklıyormuş. Tek ailesi oymuş, karısı ve kızı öldürülmüş. Ufak bir tehdit her kapıyı açtı."

Fırat böyle bir şey yapmayı tabii ki doğru bulmuyordu ancak şerefsizler ancak bundan anlıyordu. Kendi silahlarıyla kendilerini vurmak her zaman işe yarıyordu.

"Bende bir konuşmak istiyorum." dedi Alparslan Fırat'a bakarak. Ardından ekledi. "Onun ağzından dinlemek istiyorum bir de. Sonra ne yapacağımızı konuşuruz." dediğinde Fırat onu onayladı. "Tamam zaten gerekli izinleri aldım ben. Bu taraftan." Fırat eliyle ileride solda bir kapıyı işaret etti. Alparslan Fırat'ı takip ederek sorgu odasına ulaştı.

İçeri girdiğinde elinde kelepçeyle oturan başkan denilen adama baktı. Adam başını kaldırıp hafifçe Alparslan'a baktığında hızla konuştu. "Oğluma bir şey yapmayın." dediğinde Alparslan göz devirdi. Bu adam hala Türkleri, Türk askerlerini tanıyamamıştı. Onlar bir masumun canını asla yakmazlardı. Hele ki küçücük bir çocuğun hiç.

Alparslan sakince masaya yaklaşarak adamın karşısına oturdu ve karşısındaki adama baktı. "Nasıl oluyormuş sevdiğin biri için endişelenmek? Ona bir şey olur mu korkusuyla yaşamak? Şimdi yaptığınız şeyi size yapınca canın mı yandı piç kurusu. Kaç ana evladını bekledi bu korkuyla? Şimdi zoruna mı gitti orospu çocuğu?"

Alparslan'ın sakince söylediği sözler başkan denen adamın sessiz kalmasına neden oldu. Alparslan genzini temizleyerek tekrar konuştu. "Anlat her şeyi."

Hazan Vakti| Asker&DoktorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin