19🦋 Mahşer Midillisi

En başından başla
                                    

Bana aşık olmadığını biliyorum, sadece kendine yeni bir bağımlılık arıyorsun. Beni sevdiğini sanıyorsun ama aslında o kör kuyulardan seni çıkaracak merdiveni arıyorsun!

Telefonumun yeniden cebimde titremesi ile kulağıma dayayıp odadan çıktım.

"Asran?" Kelimesinin kimin ses tonundan çıktığını anladığımda beni aramış olmasına şaşırdım. Çünkü telefonun diğer  ucundaki Songül ve Songül burnu düşse zaten burnum yok der!

"Demek hatanı kabul ettin!"

"Kıskandım işte, seni o kadınla görmeyi ummamıştım." Çatallaşan sesi onu susturmuş yutkunduktan sonra, "Bana gelir misin, özledim!" Demişti.

Ben, Deva'ya karşı bir şeyler hissettiğimi söylüyorum lakin Songül'ün bir sözü ile verdiğim tüm kararlar tuzla buz!

"İşim var fakat akşam seninle konuşalım."

"Olur bekliyorum." Düşen ses tonu bana bozulduğunu gösterse de şuan onu düşünmekten daha önemli meselelerim vardı. Dış kapıyı açmamla dibimde biten Osman'a, "her zamankini getir ve güvenliği iki katına çıkarın." Dedim. Kafasını sallayarak yanımdan ayrılıp dakikalar sonra jeepi getirdi ve ben ona binerek limanın yolunu tuttum.

Bugün yoğun ve yorucu geçmiş olsa da bir şehri yönetiyorsanız, bir şehrin gecesini yönetiyorsanız, işiniz hiç de kolay olmaz!

Arabayı otomatik sürüşe alıp bir sigara yakarak birazdan bürüneceğim kişiliğe hazırlandım. Araba limandaki depoların önüne geldiğinde arabayı park ettim. İnerken biten sigarayı yere fırlatarak ezdikten sonra gömleğimin kollarının düğmesini açıp katlamaya başladım aynı zamanda 1203 nolu depoya doğru yürüyordum.

Sonunda depoya geldiğimde yüzümü tarattığımda açılan kepenk ve o açıldıkça gün yüzüne çıkan bir sandalyenin üzerinde elleri kolları ve gözleri aynı zamanlı bağlanmış adam; arkasındaki ara ara parlayan elektirik tellerinin cızırtılı sesi onu daha çok ürkütürken ben ona doğru yürürken mutluydum. Karşısındaki sandalyeye oturduktan sonra gözlerini ve ağzını açtım.

Küfür nidaları havada uçuşurken, kaşının kenarını kaşıyarak konuştum:" Dostoyevski sever misin?"

"Ne diyorsun be?"

" 'Lanetlenme karşısında uysal olan bizler, acı çektiğimiz ölçüde var oluruz.' Cümlesinde ne demek istemiş yazar?"

"Sen kafayı mı buldun adamım?" Onu zaten uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı için kaçırmışken ettiği cümle bombanın pimi oldu.

Düşünüyor gibi yaparak ayaklandıktan sonra başımı iki yana eğerek çıtlattım ve kenarda yarım bırakılmış soda şişesini masaya vurarak kırdıktan sonra elimde kalan kısmını karşımdaki adamın omzuna sapladığımda beynimi zonklatan bağrışına şahit oldum.

"O uyuşturucuları kim adına satıyorsun?"

"Sana bunu söylemeyeceğim!"

Hırçınca ettiği cümlelerden nasibime tükürükleri düşerken sakince elimin tersi ile silip konuşmaya devam ettim: "Tıpta uzmanlar bıçağı sakın saplanan bedenden çıkarmayın yoksa maktül kan kaybından öldür der." Cam parçasını giderek bedenine soktuğumda onun bağrışlarından zevk almaya başlamış ve işte içimdeki o şeytan çıkmıştı.

"Bu işleri ne zamandan beri patronlar görür oldu, ben sıradan bi satıcıyım!"

Beni kızdırmaya çalıştığını bilsem de bu ona kötüye mal oldu ve sapladığım cam parçasını geri çıkarmam ile beyaz gömleğime kan damlaları sıçradı.

Leyle-i SüveydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin