49

177 18 31
                                    

-Jimin

Yapabileceğin hiçbir şey yoktu.

Olmuş olanı değiştiremezsin.

Hepsini kurtaramazsın.

Jay' e minnettardım. Gerçekten öyleydim. Bu işteki pek çok adama güvenmiyordum, özelikle de yaparken beni çok zorlayan bir iş konusunda ama aynı anda hem işin başında olup hem de gözlerimi bir bilgisayar ekranında tutamazdım.

Jay, işin bu kısmında fazlasyla yardımcı olmuştu.

Ama herifin yetenekli olmadığı tek şey benim daha iyi hissetmemi sağlamaktı.

Deniyordu. Anlıyordum.

Ama Kurtarıcı'ya gidip her yeri havaya uçurmamak için tüm gücümü harcarken, gösterdiği çabayı takdir etmekte zorlanıyordum. Orada çalışan veya daha doğrusu orada rehin tutulan masum insanlar olmasaydı, bunu yapardım.

Oradaydım.

Küçük bir çocuğun kanını içmelerini izlemiştim. Sekiz yaşında bir çocuk, şeytana tapan, kan içen pedofili kulübünün yeni üyelerini karşılamak için taş bir sunakta kurban edilmişti.

Nedenini asla anlamayacaktım. Bu kadar genç, bu kadar saf, bu kadar masum birine zarar verme arzusunu asla
anlamayacaktım.

Ama onlar cezbeden bu niteliklerdi. Şeytanı meleğe çeken de buydu. Bozmak istiyorlardı. Acı vermek. Lekelemek. Asla istemeyen kişilere zarar ve ıstırap vermek. Bunun verdiği hastalıklı heyecan.

"Sekiz yaşındaydı Jay," dedim dişlerimi sıkarak. "Bir ailesi vardı. iki anne, üç erkek ve bir kız kardeş. Seviliyordu. Onu seven ailesi tarafından güzel bir evde büyütülmüştü. Onu lanet olası bir marketten kaçırıp insan ticaretine lanet bir kurban olarak kullandılar."

Jay sessiz kaldı, iyi hissetmem için verdiği klasik cevaplarının anlamsız olduğunu fark etmiş gibiydi.

Oradaydım.

Bunu durdurmak için hiçbir şey yapmamıştım.

Ağzımı açtım, başka bir telefon geldiğinde yeni bir konuya geçmeye hazırlanıyordum. Telefona bakıp vahşice homurdandım.

"Gitmeliyim." dedim, telefonu Jay'in suratına kapatarak.

Hemen diğer telefonu açtım.

"Daniel. Aramana çok sevindim," dedim. Sesim ateşin üzerine bir battaniye atlmış gibi soğuk ve toktu.

"James, böyle aniden aradığım için üzgünüm. Senden bir şey isteyecektim."

Sandalyemde arkama yaslanıp boynumu esnetirken kaşlarım çatıldı. Gözlerimi, son videoda öldürülen küçük çocuğun resmini
gösteren bilgisayar ekranından hiç ayırmıyordum.

Onu asla unutmayacaktım ama gözlerimi yüzünde tutmak bana aynı durumda daha fazla çocuk olduğunu hatrlatyordu.

Şu anda, beni öfkeyle kafayı yemekten alıkoyan tek şey de bunu hatırlamaktı. Akıl sağlığıma ihtiyacım vardı. Şimdi kaybedersem, uğruna çalıştığım her şeyi mahvederdim.

"Senin için ne yapabilirim?"

"Bunu bir başlangıç olarak kabul et. Bu cumartesi olan akşam yemeğimiz için sabırsızlanıyoruz, bu gerçekten çok özel bir yemek. Bir aksilik yaşanmamasını istiyoruz, bu yüzden cuma günü aperitif bir şeyler yemeye karar verdik, eğer istersen."

Kaşlarım çatlırken midemde gökyüzünden, boğulmakta olan bir şehre sağanak yağmur yağıyormuş gibi bir dehşet çukuru oluştu.

"Aksilik yaşanmamasını mı?" diye tekrar ettim ses tonum değişirken.

Keep your heart open for me Where stories live. Discover now